Mânevî göz reçetesi: Harama bakma, abdestli ol, secdede kal

Üçüncü göz de denilen bu bölge, alın bölgesinde iki kaş arasında kalan noktadır.
Üçüncü göz de denilen bu bölge, alın bölgesinde iki kaş arasında kalan noktadır.

Alın çakrası kapanmış kimseler akılçılaşırlar, mânevî halleri reddederler. yani fizikle yetinip metafizikten uzaklaşırlar. bu yüzden mânevî dereceleri hem kabul etmezler, hem de erişemezler. ben merkezci olan bu tipler, meselelere sadece kendi dar çerçevelerinden bakarlar.

İnsanın gözlerini maddî ve mânevî diye iki şekilde tasnif etmek gerek. Maddî gözler herkesin mâlumu iken, mânevî gözler sadece ehlince bilinir. Bazen maddî gözleri kapalı kimseler mânevî gözleri sayesinde maddî gözü olanlardan daha iyi görebilirler.

Doğu toplumlarında, alnın ve iki kaşın ortasına kan veya kına sürerek bir göz işareti oluşturulur. Elbette onlar, meselenin mâneviyatından ziyade bir gelenek olarak yaparlar bunu.

Mâlum, bir süredir çakraları anlamaya çalışıyoruz. Şimdi de mânevî göz mahiyetindeki alın çakrasını ele alacağız. Üçüncü göz de denilen bu bölge, alın bölgesinde iki kaş arasında kalan noktadır. Alın çakrasının açılmasıyla bu gözün de görev yapmaya başlayacağına inanılır. Gözün görebildiği elektromanyetik dalga aralığının genişleyebileceği, başkalarının göremediklerini de görebileceklerine inanılır.

Bölgenin organları

Alın, beynin sağ ve sol lobları, beyincik, şakaklar, gözler, kulaklar, yüzler, burun ve sinüsler alın çakrasının uzuvlarıdır. Beyin sapı bölgesinden çıkan sinirler; alın, göz, kulak, burun, ağız dâhil yüz bölgesinin her noktasına ulaşır. Eldeki yüzük ve ayaktaki dördüncü parmak alın çakrasının bağlantı noktalarıdır.

Alın çakrası, hipotalamus, hipofiz ve epifiz salgı bezlerini etkiler. Bu üç bez melatonin ve seratonin hormonlarını salgılamakla kalmaz, tüm endokrin bezlerin salgılayacakları hormonları dengeleyici hormonları da salgılar.

Nasıl ki beyin tüm sinir sisteminin santrali görevini yapmakta ise, bu üç salgı bezi de tüm hormonal sistemin beyni ve santralidir.

Hipotalamus, talamusun altındaki demektir.

Hipotalamus beyinde talamusun hemen altında yer aldığı için böyle adlandırılır. Bir badem büyüklüğündedir. Özellikle kadınların doğurganlığından o sorumludur. Uzun süreli enerji dengesi, glikoz kullanımı, kan basıncı, tuz ve su dengesi, vücut sıcaklığı, açlık, tokluk, uyku ve uyanıklık hallerinin kontrolünden sorumludur. Bu yüzden de beynin pek çok bölgesiyle irtibat halindedir.

  • Hipofiz bezi, beyin tabanında ‘Türk Eğeri’ adı verilen kemik yapının içinde bulunur ve bezelye büyüklüğünde bir salgı bezidir. Yumurtalıklar, testis, böbrek, rahim kası, kemik dokusu, meme, deri, adrenal, troid bezi gibi yapıların ve bunlara ait hormonların salgılanmalarında hayâtî ehemmiyete hâizdir. Kadınlarda gebelik sırasında bir miktar büyür. Hipotalamusun hemen altında yer alır. Ona, bedenin orkestra şefi derler.
  • Melatonin; vücudun biyolojik saatini düzenleyen, serotonin ise insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren hormondur. Epifiz bezinin ruh ile beden arasındaki bağlantıyı sağladığına inanılır. Bu yüzden uyku ile uyanıklık arasındaki irtibat da ondan sorulur. Beynin geometrik olarak tam orta kısmında yer alır. Epifiz bezi şekil olarak çam kozalağına benzediği için İngilizce de ‘pineal gland’ yani ‘kozalak bezi’ olarak adlandırılır. Eski sultan veya kralların taht başlıkları ve sorguçları gibi pek çok eşyasında resmedilmiş veya bizatihi yer verilmiştir. Epifiz bezi karanlık ortamlarda devreye girer ve bu yüzden uykunun sağlıklı olması için uyunan odanın içine hiçbir ışık sızmaması ve gece 11 ila teheccüd vakti arasının mutlaka uyku ile geçirilmesi tavsiye edilir.

His merkezi

Alın çakrası, görünmeyeni görme, görünenin arkasını görebilme gücünü temsil eder. Bir nevi ḥiss-i ḳable’l-vuḳū‘ hali. Yani olacak bir şeyi olmadan önce haber veren duygu, önsezi veya hissiyat halidir. Biz buna, kalp ile düşünme ve hissetme deriz.

Hipofiz bezi ve Melatonin.
Hipofiz bezi ve Melatonin.

Alın çakrası sağlıklı çalışanlar, varoluşu mantıklarıyla değil sezgileriyle anlar. Bu kimselerin affetme ve bağışlama hasletleri çok daha gelişmiştir. Affetmeyi beceremeyen kimse kindardır ve kininin en büyük zararı da kendisinedir. Kini nedeniyle hiçbir işi başarılı olmaz. Affeden kimse ise geriye dönüp bakmaz ve ileriyi hedefler. Bağışlamayı bilen herkes, her türlü kötü haslet ve bağımlılıktan kurtulabilir. Kindar kimse ise bunları başaramaz. Bağışlayıcı insanlar mânen yükselebilirken, kindarlar yükselemezler.

Bencillik hastalıktır

Araştırmalar göstermiştir ki, bencil kimselerin alın çakrası sıhhatli bir şekilde çalışmaz. Yani bu çakranın kapanmasındaki en önemli sebep bencilliktir. Bu çakranın kapanması demek, aynı zamanda sıhhatin bozulması demektir. Bencil kimseler herkesin kendi etrafında pervane olmasını arzu eder. Olmazlarsa bundan büyük rahatsızlık duyar ve saldırganlaşırlar. Sinir sistemi hastalıkları ile ruhî bunalımlar baş gösterir. Arzuların yerine gelmemesi ile bencillik arazları birleştiğinden mânevî çöküş ortaya çıkar. Dualarının gerçeklememesi durumunda ise artık kontrolünü kaybeder. Neticesinde inançsızlığa kadar savrulabilir.

  • Bu tip kişiler, 360 derecelik kamera gibi çevrelerini gözler dururlar. Başka kimselerin her halinden etkilenirlerken kendi özlerine dönemezler. Bir adım sonrası hasettir ve haset ise madden ve mânen yıkım halidir.

Kişinin geçmişteki acılara takılı kalması ve günün icaplarını yapmak yerine geleceği yaşamaya çalışması da alın çakrası hasarına neden olur. Bu tip kimseler gününü değerlendirmek yerine, gelecek planları içinde boğulur.

Bu kimseler bir meselenin fanatiği olurlar. Namahreme kötü gözle bakmak, sürekli namahremlerle ilgili duygular içinde kalmak, onlarla sürekli aynı mekânda bulunmak ve diğer gayri meşru haller de bu çakranın bozulmasına neden olur.

Görme, işitme ve görme, hissetme ve düşünme hallerinde yani göz, kulak, kalp ve beyin arasında muazzam bir koordinasyon vardır ve bu hallerin yanlışları bedeni ve ruhu esir eder. Sonrası bunalımdır. Günümüzdeki bunalımların, hissiyatların ve erişememenin ortaya çıkardığı hallerdir. Bu haller kişiler de mânevî çöküntü, tatminsizlik ve itimatsızlık meydana getirir.

Kapanan çakra nelere yol açar?

Her çakra bölgesindeki olumsuzluk, çeşitli bedenî ve ruhî sıkıntılara neden olurlar.

Alın çakrasının kapanması halinde ise;

  • Manevi göz: Alın Çakrası.
  • • Nefret, anksiyete isteri, asabiyet ve depresyon gibi ruhî bunalımlar
  • • Hayata küskünlük ve zihni yorgunluk
  • • Hormonal sistem bozuklukları
  • • Dikkat dağınıklığı ve odaklanamama
  • • Migren
  • • Gerilim şeklinde baş ağrısı
  • • Görme bozukluğu ve katarakt
  • • Sinüzit
  • • Kulak çınlaması ve işitme kaybı
  • • Saman nezlesi
  • • Konuşma sıkıntıları
  • • Obezite ve
  • • Sinir iltihabı gibi rahatsızlıklar yaşar.
  • Alın çakrası kapanmış kimseler akılcılaşırlar, mânevî halleri reddederler. Yani fizikle yetinip metafizikten uzaklaşırlar. Bu yüzden mânevî dereceleri hem kabul etmezler, hem de erişemezler. Ben merkezci olan bu tipler, meselelere sadece kendi dar çerçevelerinden bakarlar.

Nasıl tedavi edilir?

  • Nazar ve benzeri tüm bakış, göz ve alınlara isabet eder. Kötü bakışlarla kirlenen alın çakrası uzuvlarının sık sık abdest alınarak temizlenmesi gerekir. Güneşin doğuşu ve batışı sırasında ışığından faydalanmak gerekiyor. Ancak doğuş, batış ve zirve saatlerinde güneşin olumsuz enerjisinden de uzak durmak şart.

Bu nedenle doğuş ve batış saatlerinden yan oturulması yani güneşle temasın yan cephemizden sağlaması faydalıdır. Aynı durum dolunayda da geçerlidir. Aya karşı bakılmamalı ve oturulmamalıdır. Zîra bu bakışlar alın çakrasını zayıflatır. Harama bakmak da alın çakrasının kapanmasına neden olur.

yeşile, çiçeklere, gökyüzüne, ırmağa, ergen olmamış küçük çocuklara bakmak, secde hali de bu çakranın açılmasını sağlar. Bağışlayıcı olmalı, geçmişe takılmamalı, gelecek hayallerine kapılmamalı, zamanı doğru değerlendirmelidir.

Rengi, kokusu ve taşları

Alın çakrasının rengi, koyu mavi, indigo, lacivert, sarı ve mordur. Taşları ise lacivert safir, azurit, lapis lazuli, sodalit, indigo turmalin, iyolittir. Kokusu ise nane ve yasemin!