Kan vermek ve vücuda kan almak orucu bozar mı?

Kan vermek orucu bozar mı?
Kan vermek orucu bozar mı?

Ramazan ayında orucu bozan şeyler oldukça fazla merak ediliyor. Zaruri durumlardan ötürü kan verme veya vücuda kan almak durumunda kalabilirsiniz. Peki kan vermek veya vücuda kan almak orucu bozar mı? Diyanet merak edilen soruyu yanıtladı.

İÇİNDEKİLER

İslam’ın 5 şartından biri de oruç tutmaktır. Bu sene oruç tutarak vazifesini yerine getirmek isteyen vatandaşlar bir yandan da orucu bozan şeyleri merak ediyor. Diyanet ise akıllarda şüphe bırakmaksızın orucu bozan ve bozmayan şeyleri en net haliyle açıkladı.

Kan vermek veya vücuda kan almak orucu bozar mı?

Boğaza su kaçırmadan ağzı su ile çalkalamak orucu bozmadığı gibi diş fırçalamakla da oruç bozulmaz (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 220). Bununla birlikte, diş macununun veya suyun boğaza kaçması hâlinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak, dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması, oruçluyken fırçalanacaksa macun kullanılmaması uygun olur.

Ramazan’da oruçlu iken kan verenin orucu bozulmaz (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 50-52). Vücuda kan almak ise, beslenme, gıda alma kapsamına girdiği için orucu bozar. Kan vermenin orucu bozup bozmaması ile ilgili olarak birbirine zıt iki rivayet vardır.

Bunlardan birine göre Hz. Peygamber (s.a.s.), “Hacamat yapanın ve yaptıranın (vücuttan tedavi maksadıyla kan alanın ve aynı amaçla vücudundan kan aldıranın) orucu bozulur.” (Ebû Dâvûd, Savm, 28) buyurmuştur. Öte yandan Resûlullah’ın (s.a.s.) oruçlu iken hacamat yaptırdığı rivayet edilmiştir (Buhârî, Savm, 32; Ebû Dâvûd, Savm, 29).

Bu iki hadisi birlikte değerlendiren bilginlerin çoğu, birinci hadisi “Hacamat yapan kişinin, kanı özel alet ile emerken ağzına kaçırabileceği, hacamat yaptıran ise kan verdiği için zayıf düşerek hasta olabileceği için oruçları bozulma tehlikesi ile karşı karşıya kalır.” şeklinde yorumlamış ve ikinci hadisi esas alarak kan vermenin orucu bozmayacağı sonucuna varmışlardır.

Merak edilen diğer sorular

Covid-19 aşısı orucu bozar mı?
Diş fırçalamak orucu bozar mı?
Kusmak orucu bozar mı?

Oruç Ruha Şifadır

Ruhumuz, bir zamanlar ruhlar âleminde idi. Bedende hayat buldu. Peşinden koştuğu dünya, gerçek güzelliklerin önünde set oldu. Bu haliyle dünya sıkıntıları içinde zaman zaman nefsin ıstırabını çeker oldu. Oruçla terk edilen yemek-içmek lezzeti, birden insanı bedeni beklentilerin ötesine kavuşturmakta ve ruh bir anda yücelerek âdeta sıla hasretinden kurtulmaktadır.

Böylelikle kendi yurdunda yaşarırcasına mutlu olur. Oruç başladığı zaman kalp ve özünden aralanan nefis perdesinin ardından ilâhî güzellikleri seyretmeye başlar ve yavaş yavaş canlanarak hazların en güzeline erişir. Dünyada mutlu olmak için aşırı ihtiras, aslında mutsuzluğun temel sebebidir. Ramazan'da hırslarına vurulan oruç bağı ile mutsuzluğun kendinden doğduğunu bilir.

Yüce Allah’ın her emir ve yasağı el-Hakîm isminin gereği bir hikmete bağlıdır. Bu hikmet insanı açık ve gizli bütünüyle kuşatır. Farz kılınmış bir ibadet olarak orucun da insan üzerinde bedeni ve manevi pek çok etkisi vardır. İnsan, Hz. Peygamber’in müjdelediği üzere, hakikati üzere oruç tuttuğunda fiziki olarak ve bunun da ötesinde ruhen ve ahlaken sıhhat bulur.

Zira oruç; yemeden, içmeden ve cinsel ilişkiden uzak durma, münezzeh olma hakikati üzere ifa edilen bir ibadettir ve bu yönüyle de diğer ibadetlerden ayrılır.

Oruç, hakikati gereği yapmaktan ziyade bir terktir. Bir diğer ifadeyle oruç, devamlı yapılan bazı şeylerden uzak durmayı ya da kendini tutmayı ifade eder. Oruç; Allah’tan başka kimsenin bilmediği gizli, örtülü bir ameldir. Bu sebeple de yüce Allah ile kulu arasında bir sır olan oruç, riyadan uzak, ihlaslı bir şekilde yerine getirilmesi daha kolay bir ibadettir.

Oruçluyken tahakkuk ettirilen bu nitelikler bir taraftan insanı ruhen Rabbinin huzuruna yükseltirken diğer taraftan da onun en önemli ahlaki hastalığını tedavi eder.

Zira oruçlu değilken fıtraten ihtiyaç duyduğu şeyleri arzu ettiği zaman hemen fazlasıyla alan nefiste onlara duyulan muhtaç olma hissi ve bağlılık tecrübe edilmediği için insanda benlik, kibir ve istiğna duygusu yerleşir. Kul ise hem var olmada hem de varlığını sürdürmede her an yüce Allah’a ve O’nun er-Rezzâk sıfatına muhtaçtır. Hakikati üzere orucunu tutan kul bütün bu ilahi sıfatların tecellilerini tecrübe eder.

Oruçlu iken insan gün boyu, özellikle de tam iftar vakti fıtratının gerektirdiği şeylere ne kadar da muhtaç olduğunu, bunlardan mutlak anlamda uzak duramayacağını yakinen tecrübe eder. Rabbi karşısında ne kadar da muhtaç, fakir ve acziyet içerisinde olduğunun farkına varan insan, kendini beğenip müstağni görme ve kibir hastalıklarından yavaş yavaş kurtulmaya başlar.