Farklı coğrafyalardan 10 geleneksel anadolu ekmeği ve özellikleri

​Farklı coğrafyalardan 10 geleneksel anadolu ekmeği ve özellikleri
​Farklı coğrafyalardan 10 geleneksel anadolu ekmeği ve özellikleri

Anadolu'da ekmek sadece karın doyurmaz; bir sofranın ruhudur, geçmişin kokusunu taşır, paylaşmanın simgesidir. Taş ocaklarında pişenlerden sacda çevrilenlere, kalabalık iftar sofralarına eşlik edenlerden yolluk olarak bohçaya sarılanlara kadar… Her biri bir coğrafyanın sesi, her biri ayrı bir hikâyedir. Gelin birlikte, Anadolu’nun kadim topraklarında pişirilen dumanı üstünde ekmeklere bakalım.

Bazlama ekmek

Köy evlerinin mutfağında sabah güneşinden önce uyanan bir hamurun şekil bulmuş halidir bazlama. Kalınca yapısı, içini yumuşacık tutar; tereyağıyla buluştuğunda ise tarifsiz bir lezzete dönüşür. Sacda pişerken çıkardığı çıtırtı, evin sessizliğini bozar; kokusu ise çocukları mutfağa çeker. Genellikle Çukurova bölgesinde yapılan bazlama, Aydında 'bezdirme' Eskişehir'de 'tapıl' Ispata'da ise 'bazdırma' olarak isimlendiriliyor.

Yufka ekmek

İnceliğiyle ustalığı konuşturan yufka, Anadolu kadınının sabrını yansıtır. Kat kat serilir, bohçalara sarılır, kış hazırlıklarının vazgeçilmezi olur. Az yer kaplar ama çok şey anlatır. Sacda çevrildikçe çıkan hafif yanık kokusu, göçebe kültürden kalan izleri taşır.

Mısır ekmeği

Karadeniz’in bol yağmurlu ve oksijenli köylerinde mısır unuyla yoğrulan bu ekmek, taş fırınlardan yayılan dumanla birlikte yüreğe işler. Yanında bir tabak kara lahana çorbasıyla birleştiğinde, geçmişe açılan bir kapı gibi olur.

Pide

Ramazan sofralarının sabırsızlıkla beklenen misafiri, taş fırınların parlayan yıldızıdır pide. Üzerindeki susam ve çörekotu, ona mahallenin fırınında bir kimlik kazandırır. Sıcakken koparılan ilk lokma, hem açlığı hem sabrı sonlandırır.

Lavaş

Erzurum'da sıkça yapılan lavaş, incecik açılır. Sarılır, dürülür, bölünür. Sofranın en çok aranındır çünkü hem etin yanına hem de yoğurdun altına yakışır. Taze taze tüketilse de kuruyunca bile değerlendirilir; çünkü Anadolu’da hiçbir emek ziyan edilmez.

Kete

Doğu'nun hamurla yazdığı en güzel şiirlerden biridir kete. İçine bazen kavrulmuş un, bazen ceviz gizlenir. Kat kat açılır ama asla dağılmaz. Çay saatlerinin sessiz kahramanı, misafir sofralarının gözdesidir.

Vakfıkebir ekmeği

Karadeniz’in hırçın dalgalarına inat ağır ağır mayalanır, ağır ağır pişer Vakfıkebir ekmeği. Dışı kalın, içi yoğundur. Haftalarca bayatlamadan saklanabilmesi bile onun sabrını ve sağlamlığını anlatır. Her lokmada Karadeniz’in direnci hissedilir.

Taş fırın ekmeği

Ateşle hamurun dans ettiği yerin adıdır taş fırın. Bu ekmek de o dansın sonucudur. Kabukları çıtır, içi pamuk gibi olan bu ekmek, sabah kahvaltılarında zeytinle, öğle yemeklerinde tencere yemeğiyle birleşir. Ne zaman yense, evi yuvaya dönüştürür.

Somun ekmek

Mahalle fırınlarının en mütevazı ama en aranılan yüzüdür somun. Ne çok kalındır ne de çok ince. Her sofraya yakışır, her yemeğe uyar. Herkesin evinde bir şekilde yer bulur çünkü o, halkın ekmeğidir.

Tandır ekmeği

Anadolu’nun toprakla kurduğu derin bağın yansımasıdır tandır ekmeği. Toprak tandırda pişerken çıkan çıtırtı, yüzyılların ortak melodisidir. Yuvarlak yapısı, paylaşmayı kolaylaştırır. Üzerine biraz tereyağı sürüldü mü, tandır ekmeğini anlatmak için kelimeler yetersiz kalır.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım