Kahve kültürü nasıl gelişti? Tarihi boyunca kullanılan demleme yöntemleri

Kahve, ilk keşfinden bu yana sadece bir içecek olmanın ötesinde, dost sohbetlerinin, gündelik ritüellerin ve kültürel mirasların vazgeçilmez bir parçası oldu. Zamanla farklı coğrafyalarda farklı demleme yöntemleri gelişti; her yeni yöntem kahveye farklı bir tat ve doku kattı. Gelin, kahve demlemenin tarihine doğru keyifli bir yolculuk yapalım.
Türk kahvesi 1555

Kahvenin Osmanlı topraklarına gelişi 16. yüzyıla dayanıyor. 1555 yılında İstanbul’a gelen kahve, kısa sürede saraydan mahalle kahvehanelerine kadar yayıldı. Cezvede ağır ağır pişirilmesiyle ortaya çıkan köpüklü ve yoğun Türk kahvesi, sadece damak zevkini değil, aynı zamanda sohbet kültürünü de şekillendirdi. Telvesiyle birlikte içilen tek kahve türü olması, kahve falı geleneğini de doğurdu. Bugün UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras olarak kabul edilen Türk kahvesi, hâlâ eşsiz bir ritüel olarak yaşamını sürdürüyor.
Syphon 1830

Yüzyıla gelindiğinde kahve demleme yöntemlerinde Avrupa’dan ilginç bir yenilik çıktı: Syphon. 1830’larda geliştirilen bu yöntem, neredeyse bir laboratuvar deneyini andırıyordu. Buhar basıncıyla çalışan cam hazneler, hem göze hitap ediyor hem de kahvenin berrak, temiz bir şekilde demlenmesini sağlıyordu. Özellikle Fransa ve Almanya’da popülerleşen Syphon, bugün hâlâ kahve meraklılarının deneysel tercihlerinden biri.
Espresso 1884

1884’te İtalyan Angelo Moriondo, tarihte ilk espresso makinesinin patentini aldı. Basınçlı suyun ince öğütülmüş kahveden geçirilmesiyle elde edilen espresso, yoğun aroması ve hızlı hazırlanışıyla kısa sürede İtalya’da günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldi. “Ayaküstü kahve içme” kültürünün doğuşu da işte bu dönemlere rastlar. Daha sonra geliştirilen makineler sayesinde cappuccino, latte ve macchiato gibi çeşitler de espresso ailesinden türedi.
Filtre kahve 1908

1908’de Almanya’da Melitta Bentz, kahvedeki tortulardan sıkıldığı için basit bir kâğıt filtre kullandı. Böylece filtre kahve doğdu. Bu buluş, kahve hazırlamayı çok daha pratik ve temiz hale getirdi. Zamanla bu yöntem, hem evlerde hem de ofislerde kahve içmenin en kolay yolu oldu.
French press 1929

1929’da İtalya’da patenti alınan ama Fransız kökenli bir tasarım olan French Press, kahve severlere pratik ve şık bir yöntem sundu. Metal filtreli piston sistemi sayesinde kahve, yoğun aromasını korurken yağlarını da demlemeye aktarıyor. Bu da ona kendine özgü dolgun bir lezzet kazandırıyor.
Moka pot 1933

Alfonso Bialetti’nin 1933’te geliştirdiği Moka Pot, adeta espressoyu evlere taşıdı. Basit tasarımı ve alüminyum gövdesi sayesinde İtalyan mutfaklarının vazgeçilmez parçası oldu. Bugün hâlâ milyonlarca evde kullanılan moka pot, kahvenin demokratikleşmesinde önemli bir rol oynadı.
Chemex 1941

1941’de Alman asıllı Amerikalı mucit Peter Schlumbohm, Chemex adını verdiği özel cam sürahiyi tasarladı. Bu yöntem kahveye berrak, dengeli ve hafif tatlar kazandırıyordu. Chemex, aynı zamanda New York’taki modern sanat müzesi MoMA’nın koleksiyonunda yer alan nadir mutfak araçlarından biri.
Cold brew 1960

Soğuk demleme kahvenin kökeni aslında 17. yüzyıl Japonya’sına, Kyoto tarzı demlemelere dayanır. Ancak 1960’larda ABD’de yeniden popülerlik kazandı. Saatlerce soğuk suda bekletilen kahve, düşük asiditesi ve yumuşak içimiyle kısa sürede modern kahvecilerin gözdesi oldu. Yaz aylarının vazgeçilmezi haline gelen cold brew, günümüzde hâlâ en çok tercih edilen soğuk kahve yöntemlerinden biri.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.