Devirdiği yüzyıllara ve devletlere rağmen ayakta kalan bir saray: Gazze Paşa Sarayı

Gazze’de İslâm mimarisinin karakterini temsil eden saray, bugün Paşa Sarayı Müzesi olarak hizmet veriyor.
Gazze’de İslâm mimarisinin karakterini temsil eden saray, bugün Paşa Sarayı Müzesi olarak hizmet veriyor.

Gazze'nin Eski Şehir bölgesine Memlûkler (1260-1517) döneminde İslâm mimarisi esas alınarak inşa edilen Paşa Sarayı (Kasru'l-Paşa), asırlar boyu farklı imparatorluk ve devletlere ev sahipliği yapmış tek saray modellerinden birine sahip.

Gazze, güney Filistin’de Arap Yarımadası’nı ve Suriye topraklarını Sina Yarımadası’na bağlaması ve Arap Yarımadası’ndaki kervan yollarının kesiştiği bir kent olması nedeniyle Akdeniz liman kentleri arasında önemli bir yere sahip.

Sina Yarımadası üzerinden gelecek istilalara karşı stratejik noktada bulunan Gazze, asırlar boyunca Doğu Akdeniz bölgesinin tarihinde imparatorluk ve devletlerin güç mücadelesindeki hareketliliğin merkezinde yer aldı.

Kentteki İslâm medeniyetlerinden kalan tek saray modeli olarak İslâm mimarisinin karakterini temsil eden saray, bugün Paşa Sarayı Müzesi olarak hizmet veriyor.
Kentteki İslâm medeniyetlerinden kalan tek saray modeli olarak İslâm mimarisinin karakterini temsil eden saray, bugün Paşa Sarayı Müzesi olarak hizmet veriyor.
Gazze'nin Eski Şehir bölgesinde Memlûk Devleti döneminden kalma Paşa Sarayı, Memlûk ve Osmanlı idaresinin yanı sıra Fransız, İngiliz ve İsrail işgali dönemlerine de tanıklık ediyor.

Saraydan karakola, ardından okula dönüştürüldü

Paşa Sarayı, ikişer katlı, iki ayrı yapıdan oluşuyor. Memlûk ve Osmanlı Devletlerinde dinî uygulamalar uyarınca kadınlar ayrı erkekler ayrı yerde oturduğu için buradaki iki ayrı bina, haremlik ve selamlık bölümleri şeklinde inşa edildi.

  • İnşa tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, Memlûk Devleti'nin son dönemlerine rastladığı belirtilen saray, Memlûkler ve Osmanlı dönemlerinde Gazze’deki yöneticilerin ikametgahı olarak kullanılıyordu.

Saray, Osmanlı Devleti’nin 1516 Mercidabık Savaşı'nın ardından Memlûk Devleti’ne son vermesi ve Gazze’de hakimiyet kurmasının ardından el değiştirerek aynı işlevini sürdürdü.

Osmanlı döneminde, 1556-1690 yılları arasında Gazze’nin yönetiminden sorumlu, kent eşrafından Rıdvan ailesi bu saraya yerleşti.
Osmanlı döneminde, 1556-1690 yılları arasında Gazze’nin yönetiminden sorumlu, kent eşrafından Rıdvan ailesi bu saraya yerleşti.

I. Dünya Savaşı sonucunda Gazze’deki Osmanlı varlığının son bulmasının ardından saray, İngiliz işgal döneminde karakola ve bazı odaları da nezarethaneye dönüştürüldü.

Tarihî yapı, 1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından Gazze’nin Mısır idaresinde bulunduğu Kral Faruk döneminde ise kız öğrencilere eğitim veren bir ortaokula çevrildi. Okul, Kral Faruk’un kızına ithafen Prenses Firyal adını aldı.

Cemal Abdünnasır’ın Mısır’da yönetime gelmesinin ardından okul vasfını sürdürse de Abdunnasır okulun ismini Hazret-i Muhammed’in kızına atfen Fatımatü’z-Zehra olarak değiştirdi.

Günümüzde müze olarak kullanılıyor

2005’te restorasyondan geçirilen saray, 2010’da çeşitli tarihî eserler içeren bir müze olarak hizmete başladı.

Müzede, Yunan, Roma, Bizans ve İslâm uygarlıklarına ait yüzlerce yıllık eserler bulunuyor.
Müzede, Yunan, Roma, Bizans ve İslâm uygarlıklarına ait yüzlerce yıllık eserler bulunuyor.

Sarayın mimarisi ve geçirdiği tarihi evreler hakkında açıklamalarda bulunan Müze Müdiresi Nuriman Hille, saray duvarlarının kalınlığının 80 ile 100 santimetre arasında değiştiğine işaret ederek "yapıyı, bu özelliği ve sağlamlığı ile Gazze’de önemli bir konuma getirdiğini" vurguladı.

  • Paşa Sarayı’nın süslemelerinde sümbül gibi bitki desenlerinin öne çıktığını kaydeden yetkili, "Yapının dış cephesinde, Memlûk ve Osmanlı tarzında İslâmî motiflerin işlendiği görülüyor. Giriş kapısının sağ ve sol kanatlarında Memlûk döneminden kalan aslan figürleri yer alıyor. Güç ve cesaret ifade eden aslan, Zahir Baybars’ın (I. Baybars) sembolüydü. Osmanlı döneminde yapıya ikinci katlar eklendi." dedi.

Paşa Sarayı’na farklı dönemlerde farklı isimler verilmiş. Müze Müdiresi, "Yanlış bir tarihsel isimlendirme olarak Napolyon Kalesi de dendiği oluyor ama bu yanlıştır. Çünkü Napolyon Bonapart, Bilâd-ı Şam seferi sırasında burada sadece 3 gün dinlenmek için kalmıştır. Buradan da Akka surlarına doğru hareket etmiştir.” dedi.

Saray, Memlûkler döneminde Gazze Vali Konağı; Osmanlı döneminde ise, Paşa Sarayı, Darussaade Sarayı ve kenti yöneten aileye atfen Rıdvan Sarayı gibi isimler aldı.
Saray, Memlûkler döneminde Gazze Vali Konağı; Osmanlı döneminde ise, Paşa Sarayı, Darussaade Sarayı ve kenti yöneten aileye atfen Rıdvan Sarayı gibi isimler aldı.

Müze, İsrail ablukası nedeniyle hak ettiği ilgiyi göremiyor

İsrail’in, 2006’dan bu yana hava, kara ve denizden Gazze’ye uyguladığı abluka, burada yaşayan 2 milyondan fazla Filistinlinin güvenlik ve ekonomisini doğrudan tehdit etmeyi sürdürürken, Paşa Sarayı Müzesi de bu ablukadan nasibini alıyor.

Müze Müdiresi Hille, saraya ve müzedeki eserlere nasıl bir ilgi olduğuna yönelik soruyu şöyle yanıtladı:

"Yurt dışındaki müzelere göre buraya yönelik yabancı turist ziyareti son derece nadir ve zayıf. Abluka ve sürekli kapanan geçişler nedeniyle böyle. Bazı dönemler yabancıların Gazze’ye girişi (İsrail tarafından) tamamen engelleniyor. Ancak yoğun bir yerli turist hareketimiz bulunuyor. Eğitim ve kültür kurumları, okullar ve buradaki uluslararası kuruluşlardan yerli ziyaretçilerin yoğun ilgisi var."

Saray, uzun geçmişine rağmen en çok İngiliz işgali döneminde zarara uğramıştı.
Saray, uzun geçmişine rağmen en çok İngiliz işgali döneminde zarara uğramıştı.

İngiliz ve İsrail işgallerinde zarar gördü

Hille, İsrail işgali nedeniyle bugün Gazze’de ve bu müzede bulunması gereken çok sayıda tarihî eserin de İsrail’e götürüldüğüne de dikkati çekti:

"Gazze’deki Tel Ummu’l-Hayr ya da diğer adıyla Aziz Hilarion Manastırı’ndaki mozaikler, (eski İsrail Genelkurmay Başkanı) Moşe Dayan döneminde İsrail güçleri tarafından çalındı ve bugün Kudüs’teki İsrail Müzesinde bulunuyor. Bugün Manastırda bulunan mozaik yer işlemelerinin bir bölümü bu nedenle eksik durumda."