Mısır’ın şeytan bahçeleri

Mısır’ın şeytan bahçeleri.
Mısır’ın şeytan bahçeleri.

II. Dünya Savaşı’nın üzerinden uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen onun Mısır topraklarında bıraktığı ölümcül iz varlığını devam ettirmiş, burada yer alan patlamaya kurulu milyonlarca mayın bugüne kadar binlerce kişinin canını almıştı. Ve bunlar hâlâ büyük bir tehdit olarak bugün Mısır topraklarında varlığını sürdürüyordu.

Mayınlardan etkilenen dünya ülkeleri arasında zirvelerde yer alan Mısır’ın bu durumu büyük oranda II. Dünya Savaşı döneminden kalmıştı. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan bu mayınlar ifade edildiği üzere ülke topraklarının %22 gibi neredeyse çeyreğini kapsıyor, farklı bölgelere yayılmış bir şekilde insan hayatını tehdit ediyordu.

  • Mayınların yekûnu ciddi bir problemdi ama en az bu kadar ciddi bir problemi de mayınların tam olarak ne kadar ve nerede olduklarının bilinmemesi, tespitinin kesin rakamlarla yapılamaması meydana getiriyordu.

Bununla birlikte resmî makamlar bu rakamın 20 milyon üzerinde olduğuna dair bir öngörüde bulunmuştu. Bu kesin bir rakam değildi ve sayının bundan daha fazla olduğuna inanılıyor olsa da bu haliyle bile Mısır, dünya üzerinde mevcut gömülü mayınların beşte birlik bir kısmını tek başına kendisi oluşturuyordu. Benzer problemin başka Ortadoğu ülkeleri için de söz konusu olduğu günümüz dünyasında aynı ölümcül neticeler orada da ortaya çıkıyordu. Kimi Ortadoğu ülkeleri için mayın problemi gerçekten de ciddi bir meseleydi.

Mısır, dünya üzerinde mevcut gömülü mayınların beşte birlik bir kısmını tek başına kendisi oluşturuyordu.
Mısır, dünya üzerinde mevcut gömülü mayınların beşte birlik bir kısmını tek başına kendisi oluşturuyordu.
Mısır’daki mayınların büyük bir kısmı II. Dünya Savaşı'nın Kuzey Afrika Cephesi’nde gerçekleşen el-Alemeyn Savaşı’ndan kalmış, İngilizler ve Almanlar arasında gerçekleşen mücadele arkasında sayıları milyonla ifade edilen bir mayın yekûnu bırakmıştı.

Savaş bitmişti ama savaşın arkasında bıraktıkları hâlâ can yakmaya devam ediyordu. Mısır’ın yıllar boyunca defalarca bu mayınların temizlenmesiyle alakalı yaptığı teşebbüsler de akîm kalmıştı. Bu durumun mesulü olarak İngiltere ve Almanya’nın gerekli adımları atması gerektiği yönündeki talep bu iki devlet tarafından da yıllarca sorumluluğun kendilerinde olmadığı yönünde bir karşılıkla geçiştirilmişti.

İngiltere’ye göre bu mayınlar Mısır’ın düşman ordularına karşı korunması maksadıyla bizzat dönemin kralı ve hükümeti tarafından alınan müsaadeyle yerleştirilmişti.
İngiltere’ye göre bu mayınlar Mısır’ın düşman ordularına karşı korunması maksadıyla bizzat dönemin kralı ve hükümeti tarafından alınan müsaadeyle yerleştirilmişti.

Her iki devlet de kendisini bu durumdan beraât ettirmenin bahanelerine sığınıyorlardı. İngiltere ve Mısır arasında imzalanan 1936 anlaşması İngiltere’ye askerlerini Mısır’dan çekmesini, buna karşılık Süveyş Kanalı ile çevresinin güvenliğini sağlamak maksadıyla bir miktar asker bırakması şartını getirmişti. Yapılan anlaşma çerçevesinde herhangi bir savaş durumunda İngiltere Mısır’a yardım etmeyi de taahhüt ediyordu. 1936 yılındaki bu anlaşma her ne kadar tarafsız kalma niyetinde olsa da tabîî olarak Mısır’ı II. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin yanında savaşa sokmuştu. İngiltere’ye göre bu mayınlar Mısır’ın düşman ordularına karşı korunması maksadıyla bizzat dönemin kralı ve hükümeti tarafından alınan müsaadeyle yerleştirilmişti. Almanya’ya göre ise Mısır kendisine savaş ilan etmişti. Harp halindeki bir devlete karşı yapılan bu durum kendisini mesul yapmamalıydı.

  • Bununla birlikte göstermelik kimi yardımlar da yapılmamış değildi. Mısır tarafından verilen resmî rakamlara göre İngiltere 2007 yılından 2018 yılına kadar 511 bin dolarlık bir mâlî destekte bulunmuş, Almanya ise bunu görece daha yüksek bir meblağda; 2 milyon 86 bin dolar gibi bir rakamda tutmuştu.
Oldukça geniş bir alana yayılmış olan bu mayınlar ülke topraklarının %22 gibi neredeyse çeyreğini kapsıyor.
Oldukça geniş bir alana yayılmış olan bu mayınlar ülke topraklarının %22 gibi neredeyse çeyreğini kapsıyor.

Ne yapılırsa yapılsın bu meseleye köklü bir çözüm bulunamamış, özellikle mayınların bulundukları yerlerin tespiti konusu ana problem olarak günümüze kadar gelmişti. Mevcut mayın haritalarının gerçeği yansıtmayacak kadar ilkel kaldığı Mısır’da mayın yerleştirilmesi belli bir plan çerçevesinde değil, ağır basan düşünceye göre rastgele yapılmıştı. Savaşın cereyan ettiği yerlerde durum böyleyken, savaşın hiç uğramadığı Mısır’ın kimi topraklarında da mayınlarla karşılaşılması durumu iyice içinden çıkılmaz bir hâle sokuyordu.

Mısır’da gömülü olan mayınlar sadece II. Dünya Savaşı döneminden kalmamış, İsrail ile uzun zamana yayılan mücadele de buraya ciddi bir mayın ve patlayıcı madde bırakmıştı. Bundan özellikle Sînâ Yarımadası 1956, 1967 ve 1973 yıllarındaki mücadelelerden nasibini almış, ifade edildiği kadarıyla bu mücadeleler beraberinde 5 milyondan daha fazla arkasında mayın bırakmıştı.

1999 yılında yürürlüğe giren mayın kullanımını ve imha edilmesini öngören Ottawa Antlaşması’na Mısır’ın taraftar olmaması da Mısırlı yetkililer tarafından aslında basit bir durumla izah ediliyordu: Antlaşma, Mısır’a mayın yerleştiren devletleri bu tutumlarından dolayı mesul tutmuyordu.

Sînâ Yarımadası’nın gelişememesi ve Kızıldeniz sahillerinin turizme yeterince kazandırılamaması büyük oranda İsrail’in mayınları sebebiyle olmuştu.
Sînâ Yarımadası’nın gelişememesi ve Kızıldeniz sahillerinin turizme yeterince kazandırılamaması büyük oranda İsrail’in mayınları sebebiyle olmuştu.

Diğer taraftan bu mayınlar can almaya ve sakat bırakmaya devam ediyordu. Bu konuyla alakalı herhangi bir net rakamın yer almadığı Mısır’da resmî rakamlar bunun 8300’den fazla olduğunu gösteriyor, bunun 700 kadarının ölümle neticelendiği 7500’den fazlasının da ciddi yaralanmalara sebep olduğunu söylüyordu. Gayrı resmî rakamlar bu sayının söylenenden çok daha fazla olduğuna işaret ediyordu.

Bu topraklarda mevcut olan mayınlar sadece insan hayatını tehdit etmekle de kalmıyordu üstelik. Bunun ictimâî ve iktisâdî kimi menfî neticeleri de oluyor, buralara yapılması planlanan bir bayındırlık hizmeti veya iktisâdî teşebbüs bu sebeple akâmete uğruyordu.

Sînâ Yarımadası'nın coğrafi konumu.
Sînâ Yarımadası'nın coğrafi konumu.

Bu durum haliyle turizme de bir kısıtlama getiriyordu. Bunun dışında bu topraklarda yapılacak tarım için de büyük bir sorun oluşturuyordu. Sînâ Yarımadası’nın gelişememesi ve Kızıldeniz sahillerinin turizme yeterince kazandırılamaması büyük oranda İsrail’in mayınları sebebiyle olmuştu. Burada yapılacak herhangi bir gelişim projesi öncelikle buradaki mayınların temizlenmesini gerekli kılıyordu. Ne var ki bu da oldukça maliyetli ve zamana muhtaç bir süreçti.