“Putin, 17. yüzyıl Rus zihniyle hareket ediyor”

Kırım Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Celal İçten.
Kırım Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Celal İçten.

Sovyetler Birliği’nin dağılması ve modern Rusya'nın kurulmasının ardından eskiden beri Rusya’nın himayesi altında bulunan Müslüman coğrafyalardaki özerk cumhuriyetler yıllardır şahit oldukları baskıcı muameleye hala maruz kalıyor. Rusya geçmişte nasıl davrandıysa bugün de aynı şekilde davranmaya devam ediyor. 17. yüzyıl Rus zihniyle hareket eden Putin, yeniden Sovyetler Birliği'ni kurmaya çalışıyor. Kırım Tatarlarından Kırım Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Celal İçten ile Rusya-Ukrayna geriliminin gölgesinde Kırım Tatarlarının durumu üzerine yaptığımız bir röportaj...

Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerginlikte atlamamamız gereken meselelerin başında Kırım Müslümanlarının ahvâlinin ne olacağı geliyor. Yaşanan bu gerginlik Kırım’daki Müslümanlar için hassas bir süreci içeriyor olmalı. Zira Stalin 1944 sürgününü Kırımlıların Nazi tarafında yer almaları bahanesiyle yapmıştı. Benzer vakayı bu sefer Putin, Kırımlıların Batı tarafında yer alması bahanesiyle yapabilir. Bu noktada Rusya’nın 2014 yılındaki Kırım işgali bize önemli detaylar veriyor. Buradan başlayalım dilerseniz, bu gerginlik Kırımlılar için tam olarak neyi ifade ediyor?

Biliyorsunuz Sovyetler Birliği dağılalı 30 sene oldu. Biz Türkiye’de yaşayan Kırım Tatarları olarak 30 yıldır Kırım’a gidip geliyoruz. Orada yaptığımız faaliyetlerimiz var. 30 yıllık bu zaman zarfında Kırım’da 14 tane millî mektep açılışı yaptık. Ama maalesef 2014 yılındaki Rus işgalinden sonra bu millî mekteplerin tamamı Rus okullarına çevrildi. Halkımıza ciddi bir baskı var. Yaptıkları bu baskıyla insanları kendi taraflarına çekmeye çalışıyorlar. İnsanlar her ne kadar sessiz kalıyorlarsa da asla Rus boyunduruğunu kabullenmiyorlar. Bunu oradaki 30 yıllık tecrübemize dayanarak söylüyorum. İnsanlarla temas halindeyiz. Ayrıca Kırım Tatar Millî Hareketi var. Burayla da devamlı iletişim halindeyiz.

  • Kırım’ın 2014 yılında işgal edilmesinden 8 ay kadar önce Ukrayna Devleti, Kırım’ın yerli ve kökenli halkı Kırım Tatarlarıdır şeklinde bir kanunu kabul etti. Birleşmiş Milletler nezdinde statüsü olan bir haktır bu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda) Mayıs 2019'da Kazan'a yaptığı ziyarette Tataristan Devlet Başkanı Rüstem Minnikhanov (sağda) ve diğer yetkililerle birlikte yürüyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (solda) Mayıs 2019'da Kazan'a yaptığı ziyarette Tataristan Devlet Başkanı Rüstem Minnikhanov (sağda) ve diğer yetkililerle birlikte yürüyor.

Kanun beraberinde Kırım Tatarlarına yerel parlamentoda temsil edilme hakkı da vermişti. Ukraynalılar bunu geç verseler de biz yine de bu hakkı elde ettik. Ruslar bunu hiçbir zaman dikkate almadılar. Rusya Federasyonu içerisinde biliyorsunuz Tataristan diye bir bölge var. Otonom cumhuriyet olarak biliniyor. Fakat bilinmeyen bir şey var. Televizyonlarda ve basında da gündeme hiçbir zaman gelmedi.

21 Aralık 2021’de Rusya Parlamentosu’nda alınan bir kararla Putin, Tataristan Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırdı. Artık Tataristan Cumhuriyeti diye bir yer yok.

Karar, orayı Rusya’nın alelade bir parçası yapmış, haklarını ortadan kaldırmıştı. En başta kendi dilinde eğitim hakkı elinden alınmış oldu. Rusya içerisindeki tüm halklar ve milletler Rusça eğitim almaya zorlanmış durumda. Resmî açıklama “kendi dillerini evlerinde öğrensinler” şeklinde olmuştu. Putin idaresinin mantığı bu şekildedir. Bugün 150 milyonluk Rusya Federasyonu’nun içinde 30 milyon Müslüman halk var. Bu 30 milyonun 25 milyonu bizim gibi Tatar olanlardır. Yani Altınorda İmparatorluğu’nun vârisleri. Diğer Müslüman olan halklar da Kafkasya halklarıdır.

Sovyet birlikleri Afganistan'da hareket halinde, 1980'lerin ortaları.
Sovyet birlikleri Afganistan'da hareket halinde, 1980'lerin ortaları.

Eğer Putin Ukrayna’ya saldırırsa ve ekonomik kriz de söz konusu olursa içerideki bu Müslüman halkların nasıl davranacağını kestiremeyiz. 1980 yılında biliyorsunuz Sovyetler Afganistan’a girdi. Burada dokuz buçuk yıl süren bir işgal olmuştu. Amerika ve Avrupa tarafından yapılan ambargo sebebiyle Sovyetler Birliği yıkılmıştı. Biz de diyoruz ki eğer Rusya 40 milyonluk bir devlet olan Ukrayna’ya saldırırsa benzer şey yaşanabilir. Zira Batı’nın güvenliği tehlikeye girecek, Karadeniz’de dengeler değişecek. Amerika ve Batı buna müsaade etmemeli. Muhtemel ekonomik ambargolar Rusya Federasyonu içerisinde ciddi ekonomik problemlere yol açacak. Bu da az önce işaret ettiğimiz o 30 milyonluk Müslüman halkın tavrını belirleyecek. Zira Rusya tarafından ciddi bir baskı politikası söz konusu. İnsanların şimdiye kadar sessiz kalmış olmaları bir şey ifade etmez. Rusya içerisindeki millî hareketlerle irtibat halindeyiz, sıkıntılarını biliyoruz.

Kırım Tatarları olarak bizler kesinlikle Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Ukraynalılar ile beraber yaşamak istiyor Kırım Tatarları. Her ne kadar Kırım’da bunu sesli bir şekilde dile getiremeseler de içten içe birlik düşüncesini devam ettiriyorlar. Neden böyle? Çünkü bizler 1944 sürgününden Ruslar’ı çok iyi tanıyoruz. Bu hayvan heriflerin bize ne yaptıklarını biliyoruz. Soyumuzu tüketmeye kalkıştılar. 18 Mayıs 1944 sürgününde nüfusumuzun yüzde 49’u tren yolu kenarlarında kaldı. Düşünebiliyor musunuz? Bosna’da katledilenleri anıyoruz, onlar bizim Müslüman kardeşlerimiz, yeni cesetler bulunuyor ve gömülüyorlar. Diyoruz ki insanların en azından bir mezarı var.

Bosnalılarla konuşurken siz yine şanslısınız diyorum, bizim ölülerimize bir mezar bile nasip olmadı.

Rusya dün nasıl davrandıysa bugün de aynı şekilde davranmaya devam ediyor. Putin 17. yüzyıl Rus zihniyle hareket ediyor. İnanıyorum ki Ukrayna’ya girerse boyunun ölçüsünü alacak ve bunun akabinde de Rusya Federasyonu yıkılacak.

Sizler Sovyetler dönemini de biliyorsunuz, Putin bölgede Sovyetler politikasını mı devam ettirmek istiyor sizce?


Putin Sovyetler Birliği’ni kurmaya çalışıyor. Kazakistan’da yaşananlar da bunu gösterdi. Orayla alakalı daha aydınlanmayan çok mesele var. Türk Cumhuriyetlerin tamamı enerjilerini Rusya üzerinden pazarlıyor. Kendileri bunu yapmaya korkuyorlar. Çünkü Putin büyük bir askerî güç oldu, bundan çekiniyorlar. Rusya da bunu kullanıyor. Topraklarını genişletiyor. Kırım işgali haddizatında büyük bir işgaldi. Akdeniz’deki Kıbrıs misali Karadeniz’e uzanmış bir yarımadaya sahip olmuş oldu Rusya. Buraya sahip olunması Karadeniz’deki etkinliğini arttırma yolunda da kendisine büyük bir fırsat verdi. Şimdi de Ukrayna topraklarının Karadeniz’le bağlantısını keserse Türkiye başta olmak üzere dünyanın güveni tehlikeye düşecektir. Çünkü Sovyetler zamanından Kırım’da kalan yirmiye yakın askerî üs var. Kırım Ukrayna’ya dahil olunca bu üsler kapandı. 2014 işgali sonrasında bu üsler tekrar faal oldu. Füzeler vs. buralara konuşlandırıldı. Bunun sadece Ukrayna’ya değil Türkiye’ye karşı da bir tehlike olduğunu anlamak lazım. Yakın geçmişte Kars, Ardahan ve Karadeniz’in büyük bir kısmı Rus işgaline uğramıştı.

Kırım'da bulunan askerî üsleri gösteren harita.
Kırım'da bulunan askerî üsleri gösteren harita.

Tatar topraklarından çıkan petrol, gaz var. Rusya bunu Batı’ya pazarlıyor. Yani bizim sahip olduğumuz enerjiden elde ettiği gelirle dünyaya kafa tutuyor. Buna engel olmak gerekiyor. Açıkçası ne Amerika ne de Avrupa Birliği’nin buna engel olma noktasında bir şey yapacağına inancım yok. 2014 yılındaki işgalde veya bundan bir yıl önce Gürcistan’da yaşanan olaylarda Amerika veya Avrupa gerekli sert tepkiyi göstermiş olsaydı her şey farklı olabilirdi.

Ukrayna’nın 2014 yılındaki Ukrayna olmadığını da söylemek gerekir. Silahlanmış bir devlet, halkı direniş için hazırlanmış bir halk var.

Rusya’nın askerî üstünlüğü bâriz olsa da eğer savaş çıkarsa bu Rusya açısından hiç kolay olmayacaktır. Biz Kırım Tatarları Ukrayna Devleti ve Ukrayna halkı ile beraberiz. Onlarla beraber hareket edeceğiz.


Kırım’da nasıl bir Kırım Tatarı mevcudiyetinden bahsediyoruz?

Kırım’ın iki buçuk milyonluk bir nüfusu var. 2014 yılındaki işgalden sonra nüfusta az da olsa bir azalma oldu. Bir kısım nüfus Ukrayna’ya, bir kısmı da Türkiye’ye geldi. 2014 itibarıyla bizler (Kırım Tatarları) Kırım Yarımadası’nın toplam nüfusunun yüzde 15’ini teşkil ediyorduk. Fakat parlamentoda kendi nüfusumuza göre temsil edilmiyorduk. Çünkü Kırım, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından beri hep Sovyet zihniyetine sahip Rusların idaresinde olmuştu. 30 yıllık zaman zarfında gençlerin politikaya ve devlet yönetimine girmesi bu durumu çok değiştirmedi. Yani bizim beklentilerimize cevap vermedi. Kırım parlamentosunda biz hiçbir zaman yüzde 15 temsil edilemedik. Yüzde 1 veya 2 ile bu temsil sınırlı kaldı. Haklarımızı, ata-baba topraklarımızı alamadık. Kendi dilimizde eğitimimiz vardı. Bir üniversite kurmuştuk. Camiler inşa edilmişti. Yeniden bir temelleri atma durumu söz konusuydu. Köklerden tekrar filiz vermeye başlamıştık. Ruslar gelince bütün bu filizleri yok ettiler.

Küçük Sovyet ansiklopedisine göre 1930'da Kırım'ın etnik haritası (yeşil renk - Kırım Tatarları), 1939 Sovyet nüfus sayımına göre Kırım'da bölgelere göre Kırım Tatarlarının yüzdesi (ortada), 2014 Rus nüfus sayımına göre Kırım'da bölgelere göre Kırım Tatarlarının yüzdesi.
Küçük Sovyet ansiklopedisine göre 1930'da Kırım'ın etnik haritası (yeşil renk - Kırım Tatarları), 1939 Sovyet nüfus sayımına göre Kırım'da bölgelere göre Kırım Tatarlarının yüzdesi (ortada), 2014 Rus nüfus sayımına göre Kırım'da bölgelere göre Kırım Tatarlarının yüzdesi.

2014 yılından sonraki süreçte tam olarak neler yaşanmıştı?

Çok şey yaşandı. Evlere baskınlar yapıldı mesela sık sık. Evlerinde namaz hocası kitabı olan insanları dînî terör kapsamında yargıladılar. Mesela bizim 14 sene devam eden bir kampanyamız vardı. 2014’te Rusların gelmesiyle sıklaşan baskınlar neticesinde bunu sonlandırdık. Halbuki bizler demokratik sınırlar içerisinde mücadele veren bir halkız. Silahlı bir mücadelemiz yok. Daha önce de bahsettiğim gibi mekteplerimizi kapattılar. Camilerime kendilerine bağlı imamlar getirdiler. Basında sesimizi zaten kestiler. Üniversitedeki Kırım Tatar dilini kaldırdılar. Aynen Tataristan’da yaptıklarını burada yaptılar.

Verdiğiniz demokratik mücadelenizin Türkiye neresinde?

Türkiye, uluslararası tüm platformlarda Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunuyor ve Kırım’ın işgalini tanımıyoruz diyor. Rusya ile ilişkileri her ne kadar iyi olsa da bunu söylüyor. Bu bizler için bir kıvançtır. Türkiye’deki nüfusun yüzde 10’unu Kırım’dan göç etmiş ailelerin çocukları meydana getirir. Kırım’la alakası olan altmışa yakın dernek ve vakıf var Türkiye’de. Tayyip Bey bu konuda açık açık konuşuyor, bu bizi çok memnun ediyor. Bu bizler için değerli. Avrupa’da açıktan bir Kırım’ın mevcut durumunu tanımamaya ilişkin kullanılan bir ifade olmadı. Ayrıca Ukrayna ve Kırım’daki çocuklarımızın Türkiye’deki lise ve üniversitelerde okumasına yardımcı oluyor Türkiye. Bu bizim millî kimliğimizi kaybetmememiz noktasında hayâtî bir öneme sahip. Çünkü Türkiye’de konuşulan dil, Kırım Tatarcasına en yakın olanı. Bundan dolayı burada kendimizi yabancı hissetmiyoruz.