Şîa inancındaki Küçük Gaybet ve Büyük Gaybet

Küçük ve Büyük Gaybet, Şîa inancının merkezinde yer alan İmamet doktrinini derinleştirmiş ve mesihçi anlayışın temelini oluşturmuştur.
Küçük ve Büyük Gaybet, Şîa inancının merkezinde yer alan İmamet doktrinini derinleştirmiş ve mesihçi anlayışın temelini oluşturmuştur.

Şîa inancının temel taşlarından biri olan İmamet doktrini, 12. İmam Muhammed b. Hasan el-Askerî'nin (İmam Mehdi) Gaybet süreciyle derin bir anlam kazanmış, bu süreç, iki önemli döneme ayrılmıştı: Küçük Gaybet (el-gaybetü’s-suğra) ve Büyük Gaybet (el-gaybetü’l-kübrâ). Küçük Gaybet, İmam Mehdi’nin vekilleri aracılığıyla toplumu yönettiği bir dönemken, Büyük Gaybet doğrudan iletişimin sona erdiği ve Şiî topluluğun dinî rehberlik için ulema sınıfına yöneldiği bir süreci ifade ediyordu.

Küçük Gaybet dönemi, 11. İmam Hasan el-Askerî’nin 874 yılında vefatıyla başlamış ve 12. İmam Muhammed b. Hasan el-Askerî’nin Gaybet döneminin ilk aşamasını oluşturmuştu. Şîa inancına göre, İmam Mehdi bu süreçte doğrudan toplulukla iletişim kurmamış, ancak dört güvenilir vekil (süfara) aracılığıyla rehberlik etmişti.

  • Abbâsî Halifeliği’nin 9. yüzyıldaki siyasî baskıları, özellikle Şiî liderlere yönelik artan tehditler, İmam Mehdi’nin gizlenmesini zorunlu hale getirmişti. Abbâsîler, Şiî hareketlerin potansiyel siyasî gücünden çekinmiş ve İmam Mehdi’nin varlığını kendi otoritelerine karşı bir tehdit olarak görmüşlerdi. Bu nedenle, İmam Mehdi’nin beş yaşındayken Gaybet’e girdiğine inanılmıştı.
Genellikle Şiî kaynaklarında Gaybetin sebebi, imamın düşmanı olan Abbâsîler tarafından öldürülmesi korkusu olarak gösterilmektedir. Ancak Abbâsî Devleti ortadan kalktıktan sonra da imam dönmemiştir.
Genellikle Şiî kaynaklarında Gaybetin sebebi, imamın düşmanı olan Abbâsîler tarafından öldürülmesi korkusu olarak gösterilmektedir. Ancak Abbâsî Devleti ortadan kalktıktan sonra da imam dönmemiştir.

Küçük Gaybet döneminde İmam Mehdi, dört vekili aracılığıyla topluluğa liderlik etmişti:

1. Osman b. Said el-Umari

2. Muhammed b. Osman el-Umari

3. Hüseyin b. Ruh en-Nubehti

4. Ali b. Muhammed es-Simri

Bu vekillerin ana görevleri; İmam Mehdi’nin emirlerini topluluğa iletmek, dinî meselelerde fetva vermek ve topluluğun mali işlerini (zekât ve humus) düzenlemekti. Özellikle Osman b. Said, İmam Mehdi ile topluluk arasında bir köprü kurmuş ve Abbâsî baskılarına rağmen Şiîlerin liderlik ihtiyacını karşılamıştı.

Küçük Gaybet, Şiî teolojisinde “İmamet” kavramının daha mistik bir boyut kazanmasına yol açmıştı.

İmam Mehdi’nin fiziksel varlığına rağmen toplulukla doğrudan iletişim kurmaması, onun ilahi bir figür olarak algılanmasını güçlendirmişti.

Küçük Gaybet dönemi, Şiî topluluğunun örgütlenme becerisini göstermişti. Vekillerin liderlik etmesi sayesinde, topluluk bölünmemiş ve kimliğini korumuştu. Ayrıca bu dönem, Şiîlerin ekonomik dayanışmasını güçlendiren malî uygulamaların da önem kazandığı bir süreç olmuştu.

İran'ın Kum kentindeki Cemkerân Camii, Şiî Müslümanlar için popüler bir hac yeridir. Yerel inanışa göre, on ikinci İmam bir zamanlar Cemkerân'da belirmiş ve dua etmiştir.
İran'ın Kum kentindeki Cemkerân Camii, Şiî Müslümanlar için popüler bir hac yeridir. Yerel inanışa göre, on ikinci İmam bir zamanlar Cemkerân'da belirmiş ve dua etmiştir.

Küçük Gaybet’in son vekili Ali b. Muhammed es-Simri’nin 941 yılında vefat etmesiyle birlikte Büyük Gaybet dönemi başlamıştı. Bu dönemde, İmam Mehdi’nin toplulukla doğrudan ya da dolaylı iletişimi tamamen kesildiği kabul edilmişti. Büyük Gaybet, Şîa inancında derin teolojik ve toplumsal değişimlere yol açmıştı.

Ali b. Muhammed es-Simri’nin ölmeden önce İmam Mehdi’den bir mektup aldığına inanılmıştı. Bu mektupta, Büyük Gaybet döneminin başladığı ve bir sonraki vekilin atanmayacağı belirtilmişti. Mektupta şu ifadeler yer almıştı:

“Bundan sonra benim vekilim olmayacak. Allah’ın izniyle, zuhur edene kadar Gaybet’im devam edecektir.”

Büyük Gaybet, Şîa inancında mesihçi bir anlayışı güçlendirmişti.

Şiîler, İmam Mehdi’nin bir gün geri dönerek adaleti tesis edeceğine ve zulmü sona erdireceğine inanmışlardı. Bu inanç, Şiî topluluğu için bir umut kaynağı olmuş ve zor zamanlarda dayanıklılığı artırmıştı. Ayrıca, İmamet doktrini, Gaybet döneminde ulema sınıfının dinî rehberlik rolünü üstlenmesiyle daha kurumsal bir yapıya kavuşmuştu.

  • Büyük Gaybet döneminde, İmam Mehdi’nin yokluğu, ulema sınıfının önemini artırmıştı. Şîa toplumunda dinî rehberlik, fetva verme ve toplumsal meselelerde karar alma yetkisi ulemanın eline geçmişti. Özellikle “Velâyet-i Fakih” (Fakihin velayeti) kavramı, Büyük Gaybet döneminde Şiî teolojisinin önemli bir unsuru haline gelmişti.
Büyük Gaybet döneminde ulema, Şiî topluluğun dinî ve sosyal lideri haline gelmişti.
Büyük Gaybet döneminde ulema, Şiî topluluğun dinî ve sosyal lideri haline gelmişti.

Büyük Gaybet, Şiîlerin siyasî kimliğini de etkilemişti. İmam Mehdi’nin dönüşü fikri, Şiîlerin siyasî aktivizmini şekillendirmiş ve bu inanç, birçok Şiî hareketin motivasyonu olmuştu. Aynı zamanda bu dönem, Şiîlerin baskı altındaki toplumsal örgütlenme yeteneklerini geliştirmelerine olanak tanımıştı.

Küçük ve Büyük Gaybet, Şîa inancının merkezinde yer alan İmamet doktrinini derinleştirmişti. Bu süreç, Şiîlerin İmam Mehdi’ye olan bağlılıklarını güçlendirmiş ve dinî kimliklerini korumalarına yardımcı olmuştu. Gaybet süreci, Şîa inancındaki mesihçi anlayışın temelini oluşturmuştu. Şiîler, Mehdi’nin geri döneceğine ve adaletin yeniden tesis edileceğine dair güçlü bir inanç geliştirmişlerdi.

Büyük Gaybet döneminde ulema, Şiî topluluğun dinî ve sosyal lideri haline gelmişti. Bu durum, Şiî toplumunda merkezi otoritenin korunmasını sağlamış ve inancın sürekliliğini garanti altına almıştı.

Küçük ve Büyük Gaybet, Şîa inancının tarihsel gelişiminde ve toplumsal örgütlenmesinde derin etkiler bırakmıştır. Küçük Gaybet dönemi, Şiî topluluğun liderlik ihtiyacını vekiller aracılığıyla karşıladığı bir süreç olmuş, Büyük Gaybet ise ulema sınıfının dinî rehberlik rolünü üstlendiği bir dönem olarak öne çıkmıştır. Bu iki dönem, Şîa inancında sabır, sadakat ve umut kavramlarını güçlendirmiştir.

Şîa inancındaki Gaybet anlayışı, sadece dinî bir mesele olarak kalmamış, aynı zamanda toplumsal dayanıklılığı artıran bir mekanizma olarak işlemiştir. İmam Mehdi’nin geri döneceğine dair inanç, Şiî topluluğunun hem dinî hem de siyasî kimliğini şekillendirmiş ve Şiî teolojisinin en önemli unsurlarından biri haline gelmiştir.