Filistin'e İngiliz hançeri: Balfour Deklarasyonu

Filistin'e İngiliz hançeri: Balfour Deklarasyonu
Filistin'e İngiliz hançeri: Balfour Deklarasyonu

Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasında kritik rol oynayan Balfour Deklarasyonu'nun ilân edilmesinin ardından Filistin toprakları parça parça işgal edildi ve yüzyıl boyunca İsrail, topraklarını sürekli genişletti. 14 Mayıs 1948'de İsrail'in ilk Başbakanı David Ben Gurion, İsrail'in Bağımsızlık Bildirgesi'ni dünya kamuoyuna duyurdu. İsrail'i ilk tanıyan devlet ABD oldu. Uluslararası toplum ise, İsrail'in Filistinlilere yönelik ihlalleri, bölgede yıllardır devam eden abluka ve İsrail saldırıları karşısında sessiz kalmaya devam ediyor.

Uzmanlar, Orta Doğu tarihinin akışını değiştiren ve asırlık bir sorunun fitilini ateşleyen Balfour Deklarasyonu'nu Filistin halkı ve tüm insanlık tarihinde kara bir gün ve uluslararası adalete darbe olarak nitelendiriyor.

Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, Siyonist hareketin önde gelen figürlerinden Rothschild ailesinin baronu Lord Jacob Rothschild'e 2 Kasım 1917'de gönderdiği mektupta, "Majestelerinin hükûmeti, Yahudilere Filistin'de bir yurt tesisi fikrini hararetle desteklemektedir. Bu maksatla her ne gerekiyorsa yapılacaktır." cümleleriyle İsrail'in kurulmasına İngiltere'nin vereceği desteği açıkça ifade etti.

Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması yolundaki en büyük dönemeçlerden biri olarak kabul edilen Balfour Deklarasyonu.
Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması yolundaki en büyük dönemeçlerden biri olarak kabul edilen Balfour Deklarasyonu.

Tarihe "Balfour Deklarasyonu" olarak geçen mektup, İsrail devletinin kurulmasına giden süreçte en önemli kilometre taşı olarak görülüyor.

Yahudilerin Filistin toprakları üzerinde İsrail devletinin kurulmasının yolunu açan 67 kelimelik Balfour Deklarasyonu, yayınlanmasının ardından Filistinlilerin topraklarının parça parça ellerinden alınarak vatanlarının işgale uğramasının ilk adımı oldu.

Balfour Deklarasyonu'nu AA muhabirine değerlendiren Zaytune Araştırma Merkezi Müdürü Muhsin Salih "İngiltere, Filistin'i işgali sırasında Balfour'un 'Filistin'deki Yahudiler için ulusal bir vatan' yaratma sözünün ilk kısmını uyguladı." dedi.

1917'den günümüze doğru Filistin topraklarının işgali. (Sarıyla işaretlenmiş kısımlar Filistin, yeşil ile işaretlenmiş kısımlar İsrail.)
1917'den günümüze doğru Filistin topraklarının işgali. (Sarıyla işaretlenmiş kısımlar Filistin, yeşil ile işaretlenmiş kısımlar İsrail.)

İngiliz işgalinin başladığı 1917'de Filistin topraklarındaki nüfusun yüzde 92'sini Filistinlilerin oluşturduğunu belirten Salih, İngiltere'nin Filistinlilerin haklarının korunmasını dikkate almadığını aktardı.

"İngiltere, İsrail'i Orta Doğu'da jandarma haline getirdi"

Filistinli yazar ve siyasî analist Mustafa İbrahim de "İngiltere, Yahudilere ulusal bir vatan vererek Arapları zayıflatmak ve Orta Doğu'yu bölmek istiyordu." ifadesini kullandı.

"İngiltere dünyadaki birçok ülkeye hakim olmuş eski sömürgeci ülkelerden biridir. Bu yüzden İngiltere'nin ilk hedefi çıkarlarını korumaktır." diyen İbrahim, İngiltere'nin Batı ve Avrupa'nın çıkarlarını korumak için İsrail'i "Orta Doğu'da jandarma" haline getirdiğini söyledi.

1949'da Doğu Avrupa'dan gelen Yahudileri taşıyan gemi Filistin'in Hayfa Limanında.
1949'da Doğu Avrupa'dan gelen Yahudileri taşıyan gemi Filistin'in Hayfa Limanında.

"Orta Doğu'yu kontrol eden dünyayı kontrol eder."

Siyasî analist Hüsam ed-Düceni de Balfour Deklarasyonu'nun, Filistinliler açısından neden olduğu yıkıcı zararın ahlakî ve hukukî sorumluluğunun İngiltere'nin omuzlarında olduğunu belirtti.

Düceni "Orta Doğu dünyanın kalbinde, onu kontrol eden dünyayı kontrol eder. Bu oluşum ise bölgede herhangi bir Arap uyanışına saplanmış bir hançerdi." diye konuştu. Düceni, sömürgeci İngiltere'nin bölgede kendisine bir halef istediğini anlattı.

"İsrail'in işlediği bütün suçlar Balfour Deklarasyonu'nun sonucudur."

Filistinli Araştırmacı Muhammed Siyam da Balfour Deklarasyonu'nun yol açtığı tüm sonuçların uluslararası yasalara aykırı olduğunu anımsatarak, "Bu deklarasyon, Birleşik Milletler tarafından ortaya konulan kendi kaderini tayin etme hakkıyla ters düşmektedir. Çünkü İngiltere daha sonra Filistin topraklarının idaresini İsraillilere devretmiştir." dedi.

Batı Şeria'daki İsrail askerleri, Özgür Filistin yazan beton blokların arasında.
Batı Şeria'daki İsrail askerleri, Özgür Filistin yazan beton blokların arasında.

İsrail'in yönetimi devralmasının, Filistin topraklarının bölünmesine yol açtığını ve bu durumun hukukî olarak topraklara saldırı anlamına geldiğini vurgulayan Siyam, "İsrail'in işlediği bütün suçlar, ihlaller, demografik değişim ve Filistinlilerin maruz kaldığı her şey Balfour Deklarasyonu'nun sonucudur." diye konuştu.

Siyam, Filistinlilerin Gazze'de düzenlenen Büyük Dönüş Yürüyüşü ile yıllar önce zorla ellerinden alınan topraklara geri dönme arzusunda olduğunu ve hâlâ kendilerinden çalınan toprakları geri almak için çabaladıklarını dile getirdi.

Balfour Deklarasyonu ve Yahudilerin Filistin'e yerleşmesi

İngilizler, deklarasyondan kısa süre sonra 9 Aralık 1917'de 401 yıl boyunca Osmanlı himayesinde kalan Kudüs'ü işgal etti.

Aralık 1917’de Filistin’in İngilizlerin eline geçmesi sonrası Jaffa Kapısı’nda geçit töreni yapan İngiliz birlikleri.
Aralık 1917’de Filistin’in İngilizlerin eline geçmesi sonrası Jaffa Kapısı’nda geçit töreni yapan İngiliz birlikleri.

İngilizler, dünyanın dört bir yanından gelen Yahudilerin bölgeye yerleşmesine göz yumdu. 1917'de Filistin topraklarındaki yüzde 8' lik nüfusu 1947'de yüzde 33'e kadar yükseldi.

İngilizlerin, Yahudiler ile Araplar arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle Filistin'i yönetemez hale gelmesinin ardından konu 1947'de Birleşmiş Milletler'e (BM) taşındı.

BM'nin kurdurduğu Filistin Komisyonu ise Filistin topraklarının, yüzde 55'lik kısmının Yahudilere, yüzde 45'lik kısmının Araplara bırakılması ve Kudüs'ün BM kontrolünde kalması yönündeki taksim planını ortaya koydu.

Tarihî Filistin topraklarının 1946'da sadece yüzde 6'sını elinde tutan Yahudiler, pastadan kendilerine verilen büyük dilimi kabul ederken, Araplar bu taksim planına haklı olarak karşı çıktı.

İngilizlerin Filistin'deki manda yönetimine son vermesiyle 14 Mayıs 1948'de İsrail'in ilk Başbakanı David Ben Gurion, beraberindeki 25 kişiyle Tel Aviv Müzesi'nde İsrail'in Bağımsızlık Bildirgesi'ni dünya kamuoyuna ilân etti.

14 Mayıs 1948'de İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion İsrail'in bağımsızlığını ilân etti.
14 Mayıs 1948'de İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion İsrail'in bağımsızlığını ilân etti.

Dönemin ABD Başkanı Harry S. Truman, bildirgenin yayımlanmasından saatler sonra gasbedilen Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail'i tanıdıklarını duyurdu. Böylece İsrail'i tanıyan ilk ülke ABD oldu.

İsrail'in bağımsızlığını ilânından kısa süre sonra Mısır, Suriye, Ürdün ve Lübnan'ın aralarında bulunduğu bazı Arap ülkeleri 15 Mayıs 1948'de İsrail'e savaş ilân etti.

Ancak savaşı kazanan İsrail, Batı Kudüs'ün de aralarında bulunduğu Filistin topraklarının bir kısmını işgal ederek Filistin toprakları üzerindeki kontrolünü yüzde 78'e çıkardı.

Kubbet-üs Sahra'ya doğu ilerleyen İsrail askerleri, 1967.
Kubbet-üs Sahra'ya doğu ilerleyen İsrail askerleri, 1967.

İsrail, Haziran 1967’deki "Altı Gün Savaşı"nda Doğu Kudüs'ü ve Batı Şeria'yı işgal etti.

Filistin nüfusunun yarısından fazlası mülteci konumuna düştü.

Uluslararası camianın İsrail'in Filistinlilere yönelik ihlallerine karşı üç maymunu oynaması, işgalin daha da genişlemesine neden oldu.

İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un Siyonistlere yazdığı mektup İsrail'in kuruluşuna zemin hazırladı.
İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un Siyonistlere yazdığı mektup İsrail'in kuruluşuna zemin hazırladı.