"Tek Filistin, işlem tamam"

30 Haziran 1920'de, Filistin topraklarındaki İngiliz askerî yönetimi, sivil erkana devredildi. İşlem, Filistin'in ilk genel valisi Herbert Samuel'e ulaştırılan küçük bir makbuzla tamamlandı.
30 Haziran 1920'de, Filistin topraklarındaki İngiliz askerî yönetimi, sivil erkana devredildi. İşlem, Filistin'in ilk genel valisi Herbert Samuel'e ulaştırılan küçük bir makbuzla tamamlandı.

30 Haziran 1920'de, İngiliz manda yönetimi altındaki Filistin’e vali ve yüksek komiser olarak atanan Herbert Samuel, görevini “Tek Filistin, işlem tamam” imzasını attığı makbuzla devraldı. Filistin'in teslim edilmesiyle başlayan olaylar silsilesi, tartışmasız her zamankinden daha fazla, bu güne kadar etkisini devam ettiriyor.

Herbert Samuel

Filistin’in resmen İngiliz manda yönetimi altına alınmasından sonra, 1920’de valilik ve yüksek komiserlik görevine kendisi de bir Yahudi olan Herbert Samuel atandı.
Filistin’in resmen İngiliz manda yönetimi altına alınmasından sonra, 1920’de valilik ve yüksek komiserlik görevine kendisi de bir Yahudi olan Herbert Samuel atandı.

1902’de Liberal Parti kadrolarından siyasete atılan Herbert Samuel, İngiliz kabinesinin ilk Yahudi üyelerinden biriydi.

O, 1915 yılında Filistin’de bir İngiliz mandası kurulması fikrini ortaya atarak Balfour Deklarasyonu’na varan sürecin tetikleyicilerinden biri olmuştu.

Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle, Dünya Siyonist Örgütü'nün bir üyesi olmasa da Samuel'in Siyonizm ile ilişkisi katlanarak arttı.

  • 1915'te, savaştan sonra Filistin üzerinde bir İngiliz himayesi kurma fikrini önerdi ve "Filistin'in Kaderi" başlıklı memorandumda, dünyanın dört bir yanındaki Yahudilerin Filistin'e dönmek için "1800 yılı aşkın bir süredir" nasıl beklediklerinin, toprakla olan bağlantılarının "neredeyse tarihin kendisi kadar eski" olduğunu savundu.

Samuel'in fikirleri İngiliz hükümetinin Siyonist yanlısı yönelimini artırdı ve İngiliz Dışişleri Bakanı'nın hükümetin Filistin'de "Yahudi halkı için ulusal bir yurt" kurulmasına desteğini ilân ettiği 1917 Balfour Deklarasyonu'nun yolunu açtı.

O zamanlar Filistin, çoğunluğu Müslüman olan yerli nüfusa sahip Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı ve yüzyıllardır Müslüman yönetimi altındaydı.
O zamanlar Filistin, çoğunluğu Müslüman olan yerli nüfusa sahip Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı ve yüzyıllardır Müslüman yönetimi altındaydı.

Filistin'in hâkimiyeti

Bölgenin meşru hâkimi Osmanlı İmparatorluğu, 1914'te İttifak Devletleri'nin yanında I. Dünya Savaşı'na girip savaştan yenilgiyle ayrılmasının ardından Milletler Cemiyeti, İngiltere'ye Filistin topraklarının yönetimi için manda verdi.

Savaş sırasında değiş tokuş edilen bir dizi mektupla İngiliz hükümeti, Araplar Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklanırsa savaştan sonra Arap bağımsızlığını tanımayı kabul etse de savaştan sonra İngiltere ve Fransa, 1916 Sykes-Picot Anlaşması uyarınca kararlaştırıldığı gibi eski Osmanlı topraklarını bölüp işgal etti ve Filistin'i yönetmek için manda sistemini kabul etti.

Filistin'in akıbeti

Siyasetteki başarısının ardından İngiltere Başbakanı David Lloyd George tarafından 1920’de İngiliz Manda Yönetimi altındaki Filistin’e yüksek komiser olarak atanan Samuel, 2000 yıl aradan sonra bölgeyi yöneten ilk Yahudi olmuştu.

  • Samuel, 30 Haziran 1920'de, Filistin'deki İngiliz askerî yönetiminin başı olan Tümgeneral Sir Louis Bols tarafından kendisine gönderilen "Tek Filistin, işlem tamam" yazılı bir makbuzu imzaladı. Makbuz, Filistin topraklarının askerî yönetimden sivil yönetime devredildiğini gösteriyordu.
Filistin Mandası adına ilk Filistin yüksek komiseri olarak atanan Herbert'in "Tek Filistin, işlem tamam" imzalı makbuzu.
Filistin Mandası adına ilk Filistin yüksek komiseri olarak atanan Herbert'in "Tek Filistin, işlem tamam" imzalı makbuzu.

Haziran 1921'de Kudüs'te yaptığı bir konuşmada, "Dünyanın her tarafına dağılmış, ancak kalpleri her zaman Filistin'e yönelmiş bir halk olan Yahudilerin, burada evlerini buldular ve aralarından bazılarının, mevcut nüfusun sayısı ve çıkarları tarafından belirlenen sınırlar içinde, kaynakları ve çabalarıyla ülkeyi tüm avantajlarına göre geliştirmeye yardımcı olmak için Filistin'e gelmeleri gerekiyor." dedi.

Britanya'nın, bir Yahudi ulusal yurdu kurma hedefiyle Filistin'e Yahudi göçünü kolaylaştırma politikası, Filistinliler tarafından İngiliz yönetimine karşı 1936 Büyük İsyanı ile sonuçlandı.

İngiltere'nin, 15 Mayıs 1948'de Filistin'deki mandasını sona erdirmeye karar vermesiyle birlikte dönemin Dünya Siyonist Örgütü Başkanı David Ben Gurion, manda yönetiminin bitmesine bir gün kala İsrail Devletini kuran "Bağımsızlık Bildirgesi"ni okudu.

Artık Filistin-İsrail ilişkileri geri dönülmez bir noktaya gelmişti. 15 Mayıs’ta yüz binlerce Filistinli için sürgün, etnik temizlik ve tehcirden ibaret bir süreç başladı. Kısa zaman içinde 900 binden fazla Filistinli yaşadıkları bölgelerden uzaklaştırılırken, 670 dolayında köy de Siyonist örgütler tarafından yok edildi.

İsrail'in kuruluşunun ilân edilmesiyle birlikte binlerce Filistinli, bir daha geri dönmemek üzere evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kaldı.
İsrail'in kuruluşunun ilân edilmesiyle birlikte binlerce Filistinli, bir daha geri dönmemek üzere evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kaldı.
  • Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği olayların ardından, canlarını kurtarabilen Filistinliler, komşu ülkelere ve Filistin’in henüz işgal edilmemiş kentlerine sığındı. Bugün bile travmatik etkileri devam eden bu etnik temizlik, Filistinlilerin dilinde “Nekbe” (Büyük felâket) olarak anılmaya başlandı.

İsrail'in Birleşmiş Milletler üyeliği, Filistinli mültecilerin evlerine dönmelerine ve mülklerini talep etmelerine izin vermesi şartına bağlı olmasına rağmen, Tel Aviv'deki ilk hükümet, İsrail'in bunu yapmalarını yasaklayan bir dizi yasa çıkardı. Mayıs 1948'den 1951'in sonuna kadar geçen üç yıl içinde, yeni devlete yaklaşık 700 bin Yahudi yerleşti.

İsrail, 1948'de BM'nin 194 sayılı kararı ile belirlenen ve o zamandan beri her yıl yeniden teyit edilen meşru dönüş hakkını görmezden gelmeye devam ediyor. (Bu karar, 1974'te BM'nin 3236 sayılı kararı tarafından "devredilemez bir hak" olarak belirtilmiştir.)

Bugün İsrail, işgal altındaki topraklarda Filistinliler üzerinde askerî kontrol uygulamaya devam ediyor. Ve 103 yıl önce imza atılan küçük bir devir teslim makbuzunun geri dönülemez etkilileri tüm çarpıcılığıyla devam ediyor.