Dijital faşizmin ayak sesleri...

Tıpkı “yeni dünya düzeni” söyleminin aslında “düzen” ile ilgisinin olmadığı gibi... Tam tersine kaos, panik ve terör üzerinden faşizan bir tahakküm niyeti var. Bu tarz teknolojilk gelişmeleri özendirip onlarsız yapamayağımız fikri tüm beyinlere kazındıktan sonra, dayatmak istedikleri “yeni dünya düzeni” aslında sosyalist soslu finansal-tekno faşizm. Bu sistemde devletlere yer yok.
Tıpkı “yeni dünya düzeni” söyleminin aslında “düzen” ile ilgisinin olmadığı gibi... Tam tersine kaos, panik ve terör üzerinden faşizan bir tahakküm niyeti var. Bu tarz teknolojilk gelişmeleri özendirip onlarsız yapamayağımız fikri tüm beyinlere kazındıktan sonra, dayatmak istedikleri “yeni dünya düzeni” aslında sosyalist soslu finansal-tekno faşizm. Bu sistemde devletlere yer yok.

İsteyen istediği kadar fonksiyonu, permütasyonu, bilmem kaç milyar çekirdekli quantum bilgisayarına yüklesin, hiçbir “yapay zekâ” bilgisayarı, vicdanlı bir hakim gibi sizin yerinize “hüküm” veremez.

Bu yazı 20 Nisan 2020 tarihinde, Gerçek Hayat dergisinin 1017. sayısında yayınlanmıştır.


Bu aralar kadim tıb, an’anevi tedavi usulleri ve bünyeyi hastalıklardan korumak gibi çok daha elzem ve hayatî konular yerine, derinin altına çip takmak, aşıların içindeki nano-teknolojiler, “5G zararlı mı değil mi”, veya daha da komedisi “yapay zekâ” gibi konuları tartışıyoruz ne hikmetse.

Çünkü sözüm ona yapay zekâ tarafında yönlendirilen tüm dünyadaki sosyal medya mecralarında aslında meşhur edilen ne konu varsa onun üzerine saz çalmayı tercih ediyor herkes.

  • Doğrusunu isterseniz “yapay zekâ” diye bir şey yok.
  • Aslında bakarsanız bu manada “zekâ” da uydurma, icat edilmiş bir kavram.
“IQ” testlerinin kökenlerini inceleyin, “Shakespeare’in eserleri” üzerine sorular vardı, gelen tepkiler üzerinde farklı kültürlere göre uyarladılar mı bilemeyiz ancak işte tam bu mânâdazekânın kültürel bir kodlama, sosyal bir dayatma olduğu kesin.

Kodlama demişken, uluslararası mecrada faaliyet gösteren bir yazılım mühendisliği firmasının kurucusu olarak söylüyorum bunu. Sürekli magazine edilip şişirilen yapay zekâ konusu aslında tam bir balon.

İstedikleri tahakkümü sizin üzerinde kurmak için, gelecekte “Efendim, biz karar vermedik, valla tarafsız olan yapay zekâ modulümüz böyle uygun gördü” diye bir yalanı size faşistçe dayatmaları için şimdiden ön alma meselesi.

Bu alanda “müthiş” gelişmeler olduğunu yazan internet makalelerine kulak asmayın.

Tıpkı her 10 yılda bir, “Bu sefer kesin Mars’a gidip koloni kuruyoruz” haberleri gibi balon haberler bunlar.

Son 50 yıldır, dünya üzerinde kullanılan “programlama dilleri” ve bunun beraberindeki tüm sistem mühendisliklerinin çalışma prensiplerinin “özünde” en ufak bir değişiklik, ilerleme yok ki, “yapay zekâ” konusunda bir ilerleme olsun. (Meraklısı araştırsın, mesela bu günlerde neden 30 sene önce tedavülden kaldırılmış “Cobol” programlama dili, yeniden “meşhur” olmuş?)

5 metrelik bir odada, bir kaç Japon mühendisin tasarladığı robot düşüp kalkmadan bir duvardan diğerine ulaşınca, bunu “nöral navigasyon ağındaki son gelişmeleri pathfinding algoritması üzerine incelediğimiz makalemiz” diye pazarlayan akademisyenlerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu durumda sıradan halk, derisinin altına çip takılınca daha çok “şifaya” kavuşacağını zannedebillir günümüzde.

İsteyen istediği kadar fonksiyonu, permütasyonu, bilmem kaç milyar çekirdekli quantum bilgisayarına yüklesin, hiç bir “yapay zekâ” bilgisayarı, vicdanlı bir hâkim gibi sizin yerinize “hüküm” veremez.

Zaten bize bu siber-punk film senaryoları tadındaki masalları yutturanların böyle bir adalet derdi de yok.

Tıpkı “yeni dünya düzeni” söyleminin aslında “düzen” ile ilgisinin olmadığı gibi... Tam tersine kaos, panik ve terör üzerinden faşizan bir tahakküm niyeti var.

Bu tarz teknolojilk gelişmeleri özendirip onlarsız yapamayağımız fikri tüm beyinlere kazındıktan sonra, dayatmak istedikleri “yeni dünya düzeni” aslında sosyalist soslu finansal-tekno faşizm.

  • Bu sistemde devletlere yer yok.
  • Bu yüzden “güçlü siyasi figürlere” hiç gerek yok, buna asla tahammül edemezler.
  • Bu sistemde “dükalık” tarzında para baronları tarafından yönetilecek “şehir-devletçikler” var.
İstanbul’u paraya boğup gözlerimizi boyasınlar, ardından Diyarbakır’a sözde “etnik özerklik” versinler, sonra Hong Kong üzerinden Pekin’i pasifize etsinler, oradan tüm dünyaya virüs gibi “dijital para” birimlerini yaysınlar. Bütün dert ve planları bu.

Bu sinsi planları hayata geçirirken, halkların panik ve korku içinde evlerine hapis olmaları gerekiyordu. Nitekim güzel bir provasını görüyoruz işte.

Ne hikmetse herkes evine kapanmışken, hiç kimsenin “iyi de, insanlık ne gibi fayda görecek?” diye sormasına izin verilmeden, her biri gerçek bir radyasyon yayma merkezi olan 5G istasyonları alelacele dikiliveriyor sinsice...

5G konusunda bazı Avrupa ülkelerinde kıpırdanmalar var, sağlığa ne kadar zararlı olduğuna ikna olmuş bazı “devlet” yetkilileri bu konuyu şimdilik durdurma kararı almış.

İşte bu durumda devlet yetkilisi yerine aslında ceo’su para baronları tarafından atanılan bir yazılım şirketinin yazdığı “yapay zekâ” programı bizim “hıfz-ı sıhhamızı” yönetiyor olsaydı, belki tam da 5G baz istasyonlarını protesto etmek için evden çıkacağınız esnada, derinizin altına yerleştirilen çipe gönderecekleri basit bir “yazılım güncellemesi” ile kendinizi birden halsiz hissedip evde kalacaktınız.

Evde kalınca “uzletin hikmetlerini” öğrenmemiş bir nesile, sosyal medya üzerinden dilediğiniz komut ve sinyali göndermek çok daha kolay elbette...