İkinci Muallim’in ideal devleti: Medinetü'l Fazıla

Farabi
Farabi

Medine’tül Fazıla’sına dayanarak, Farabi için, siyasetin ilk gerçek hedefinin mutluluğa ulaşmak olduğunu kaydedebiliriz. Mutluluk, “Fazıl Şehir” olarak nitelenen erdemli şehrin özünü teşkil eder. Gerçek mutluluğun yurdu ise ahiret olduğu için dini hayat, dünyevi hayattan ayrı ve kopuk değil; aksine dini hayat, dünyevi hayatın merkezi ve mihveridir. Erdemli şehir, dünya ve ahiret saadetinin birlikte amaçlandığı bir şehirdir bu yüzden.

Klasik İslam siyaset düşüncesinin siyasetname (pratik siyasi bilgelik) ve şer’i düşünce (hukuk) alanları dışındaki üçüncü ana kaynağı sayabiliriz, felsefi bakışı dolayısıyla Farabi’nin Medinet’ül Fazıla’sını. (Kitabın Arapça tam ismi ise şu şekildedir: Kitabü Mebadii Arai ehl’il Medinet’il Fazıla.) Farabi’nin Medinet’ül Fazıla’da billurlaşan yaklaşımı Farabi sonrası İbn Sina, İbn Miskeveyh, İbn Bacce, İbn Rüşd, Nasireddin Tusi, Celaleddin Devvani ve Kınalızade Ali Efendi gibi pratik felsefede (ahlak ve siyaset felsefesinde) ön planda yer alan filozoflarca da sürdürülmüştür.

Farabi’nin Medinet’ül Fazıla’da billurlaşan yaklaşımı Farabi sonrası İbn Sina, İbn Rüşd, ve Kınalızade Ali Efendi gibi pratik felsefede ön planda yer alan filozoflarca da sürdürülmüştür.


Farabi, büyük temsilcileri Aristoteles ve Platon olan antik Grek felsefesinin Abbasiler döneminde kurulan Beytül Hikme aracılığıyla Grekçeden, Süryanice yoluyla Arapçaya ya da doğrudan Arapçaya aktarımı neticesinde el-Kindi ile başladığını ifade edebileceğimiz İslam felsefesi çabasının en önemli duraklarından biridir. Aristoteles’e verilen “Birinci Muallim” unvanına nispetle “İkinci Muallim” olarak anılan Farabi Medinet’ül Fazıla’da Platon’un Devlet’ini değil de, Yasalar’ını esas alarak “ideal devlet”i tasvir etmiştir. Eflatun’un Yasaları’na yaptığı Özet’in başlangıcında yer verdiği o ünlü hikâye sebebiyle 20. yüzyılda ünlü siyaset felsefecisi Leo Strauss tarafından Farabi’nin ikili bir dille yazdığı iddia edilir: Metafizik bahislerde gayet içrek/gizli (esoterik-batıni) ve ancak tilmizlerin anlayabileceği bir dil kullanan Farabi, siyaset ve ahlak felsefesine ilişkin eserlerinde ise Sünni topluma uyacak açık (ekzoterikzahiri) bir dile başvurur. Leo Strauss için Farabi’nin siyaset felsefesi, onun metafizik ile ilgili görüşlerini halk nezdinde meşrulaştırmak için başvurduğu bir köprü niteliği taşır. Leo Strauss’un bu iddiası gerek Dimitri Gutas, gerekse Olivier Leaman tarafından eleştirilmiş; ayrıca Farabi’nin ikili yazma stiline ilişkin ileri sürdüğü görüşlerin tarihsel-kültürel bir zemininin de olmadığı gösterilmiştir.

Medinet’ül Fazıla, Farabi, çev. Nazif Danışman, MEB, 2001
Medinet’ül Fazıla, Farabi, çev. Nazif Danışman, MEB, 2001

Medine’tül Fazıla’sına dayanarak, Farabi için, siyasetin ilk gerçek hedefinin mutluluğa ulaşmak olduğunu kaydedebiliriz. Mutluluk, “Fazıl Şehir” olarak nitelenen erdemli şehrin özünü teşkil eder. Gerçek mutluluğun yurdu ise ahiret olduğu için dini hayat, dünyevi hayattan ayrı ve kopuk değil; aksine dini hayat, dünyevi hayatın merkezi ve mihveridir. Erdemli şehir, dünya ve ahiret saadetinin birlikte amaçlandığı bir şehirdir bu yüzden. Farabi’nin anlatımıyla ideal bir devlet ve toplumda ancak bedenen ve ruhen sağlam, zeki, öğrenme ve öğretmeyi seven, dürüst, kendine güvenen, Tanrı’ya inanan, çalışkan kimse başkan olmalıdır. Bu özelliklere sahip yöneticiler, yönettikleri kişileri bilgi bakımından da yükseltirler. Erdemli şehrin yegâne olmasına karşın erdemsiz şehirlerin çokluğuna dikkat edilmelidir. Farabi bütün erdemsiz şehirleri cahiliye şehri olarak niteler. Zorunluluk, zenginlik, bayağılık, şeref, zorba, demokratik vb. isimlerle anılan şehirler “cahil şehirler” arasında zikredilir. Cahil şehirlerin yanı sıra fâsık, sapkın ve değişmiş (mübeddel) şehirler de bulunur Farabi’nin anlatımında.

Farabi eserinde, “İdeal Devlet”in insan bedeni gibi yapılandığını söyler, ki kendisinden sonra bu metafora Gazzali’nin de başvurduğunu bilmekteyiz. Erdemli şehrin kuruluşundan nasıl yapılandığına, erdemli şehirde yaşayan insanların inanç ve görüşlerinden bu şehirlerdeki sınıf ve iş bölümüne, yöneticilerin niteliklerinden kurumlarına kadar, eserinde erdemli şehri ayrıntılı bir şekilde anlatan Farabi’nin açık, kolay ve sade diliyle aynı şekilde, cahil şehirlerin çeşit ve özelliklerine ayrıca değinir.

  • Aristoteles’e verilen “Birinci Muallim” unvanına nispetle “İkinci Muallim” olarak anılan Farabi, Medinet’ül Fazıla’da Platon’un Devlet’ini değil de, Yasalar’ını esas alarak “ideal devlet”i tasvir etmiştir.

“İdeal Devlet” Tasavvuru Özgün Müdür?

Erwin Rosenthal, Montgomory Watt, Bernard Badie gibi oryantalistlere kalırsa İslam düşüncesinde özgün bir siyaset teorisi yoktur, ya da İslam toplumları çeşitli gaileler sebebiyle siyaset alanında başarısız kalmışlardır. Bu oryantalistlerin savlarına karşın, İslami siyasi düşüncenin diğer dinlere ve bu dinlere mensup toplumlara nazaran beşeri eylemliliğe daha fazla özgürlük tanıdığını söylemek gerekir.

İslami gelenekte toplumsal düzenin oluşumunun bir dini inanç olmaktan öte, sadece bir hukuki problem şeklinde kalışının da farklı siyasi anlayışların tezahüründe belirgin şekilde etkili olduğu söylenebilir.

Farabi’nin en özlü bakışını yansıtan Medinet’ül Fazıla’da dile getirdiği siyaset düşüncesini, İslam siyasi düşüncesinin içsel gelişmesinden ve olgunlaşma sürecinden kopararak ele almak, onun metinlerinin eski Grek metinlerinin sınırları dışında düşünmenin mümkün olmadığını söylemek, birçok bakımdan hatalı görünür. Her ne kadar Farabi’nin temel çıkış noktasını Platon ile Aristoteles’in eserleri oluşturmuşsa da, onun özellikle vahiy teorisi ekseninde felsefi teizm ile dini teizm arasında bir yakınlaşma bulmaya çabalayan bakış açısı dolayısıyla, siyaset felsefesinin özgünlüğünün de izahtan vareste olduğu görülebilir. Çünkü neredeyse Farabi’nin siyaset alanındaki görüşleri onun felsefe sisteminin kalbini oluşturur.

  • Farabi’nin ortaya koyduğu felsefi sistematiğin ağırlık merkezini, onun siyaset felsefesinin edindiğini de söyleyebiliriz. Bu açıdan onun siyaset felsefesi ne metafizik ne de ahlak felsefesinden bağımsız değildir.

Farabi’nin kendi varlık teorisini erdemli şehrin insanlarının da taşıdığı düşünceler olarak tasviri esasen durumu izah etmeye yeter. İdeal devlet tasavvurunu özgün addetmeyenler bile onun siyaset felsefesine tanıdığı bu merkezi konumun önem ve özgünlüğünü görmek durumundadır.

(Medinet’ül Fazıla, Farabi, çev. Nazif Danışman, MEB, 2001)

Kebikeç

Antik Grek siyaset düşüncesine alternatif

Farabi’nin Siyaset Felsefesi, Senol Korkut, Atlas, 2015
Farabi’nin Siyaset Felsefesi, Senol Korkut, Atlas, 2015

Farabi’nin siyaset felsefesini kökenleri ve özgünlüğü bakımından irdeleyen Şenol Korkut, Farabi etrafında oluşturulan klasik ve çağdaş literatürü de tarayarak, onun siyaset felsefesine yaptığı özgün katkıların neler olabileceğini eserinde ayrıntılarıyla ele alıyor. Korkut, özellikle, vahiy öğesinin getirdiği siyasal bakışla Farabi’nin Atina odaklı antik Grek siyasal düşüncesine alternatif siyasal teoriler peşinde olduğunu belirterek, böylelikle onun hem siyaset felsefesine yeni problem alanları kazandırdığını hem de İslam düşüncesine erdemli ve erdemsiz şehirler nitelemeleriyle yeni bir ufuk kazandırdığını kaydediyor.

(Farabi’nin Siyaset Felsefesi, Senol Korkut, Atlas, 2015)

“İkinci muallimin devlet felsefesine bakış

Farabi’de Devlet Felsefesi, Bayraktar Bayraklı, Düsün, 2015
Farabi’de Devlet Felsefesi, Bayraktar Bayraklı, Düsün, 2015

Farabi’nin İslam düşünce tarihinde son derece özgün bir yere sahip olduğunu biliyoruz. O sadece metafizik ve ahlak felsefeleri bakımından değil, siyaset felsefesi bakımından da önemlidir. Medînetü’l-Fâdıla isimli eserini eksen alarak Farabi’nin devlet felsefesine ilişkin görüşlerini inceleyen Bayraktar Bayraklı, onun İslam’ın ana karakterine sadık kalarak ince bir işçilik sergilediğini kaydediyor. Farabi’nin genel düşünce sistematiğini de devlet felsefesi ekseninde kavramaya çalışan Bayraklı, böylelikle, Farabi’nin felsefi kavrayışına ilişkin bir ışık düşürüyor.

(Farabi’de Devlet Felsefesi, Bayraktar Bayraklı, Düsün, 2015)

İslami siyasi düşünce geleneği

Farabî’den Abduh’a Siyasî Düşünce, Huriye Tevfik Mücahid, İz, 2012
Farabî’den Abduh’a Siyasî Düşünce, Huriye Tevfik Mücahid, İz, 2012

Çalışmalarını tek parti yönetimi, muhalefet ve sömürgecilik gibi güncel tartışma konuları kadar siyasî düşünce tarihi üzerinde de yoğunlaştırmış olan Huriye Tevfik Mücahid, İslami siyasi düşünce geleneğini iki temel bölümde irdeliyor. “Klasik Dönem” müslüman düşünürlerden Fârâbî, Gazâlî, İbn Teymiyye ve İbn Haldun’u inceleyen yazar, “Yenilenme” adını verdiği dönemde ise özellikle Muhammed Abduh’un siyasî düşüncelerini ele alıyor. Anılan seçkin düşünürlerin, biyografileri, fikrî grafikleri ve siyasî düşünceye yaptıkları katkılar bilimsel bir disiplin içinde tartışılıyor. Kitap Türkçe’de Farabi’nin siyaset felsefesi etrafında yapılmış ilk müstakil çalışma olmakla dikkat çekici.

(Farabî’den Abduh’a Siyasî Düşünce, Huriye Tevfik Mücahid, İz, 2012)

Farabi'nin metafiziği ve siyaset felsefesi

Farabi’de Tanrı İnsan İlişkisi, Yasar Aydınlı, İz, 2017
Farabi’de Tanrı İnsan İlişkisi, Yasar Aydınlı, İz, 2017

Özellikle Medinetü’l Fazıla ve es-Siyâse el-medeniyye gibi eserleri çerçevesinde, “Tanrı-İnsan İlişkisi” etrafında yoğunlaşarak, Fârâbi’yi anlamaya çalışan Yaşar Aydınlı, Tanrı’nın varlığı, sıfatları ve evrenle ilişkisi; evrenin yapısı ve bu yapıyı oluşturan varlık katmanları; doğal ve tinsel bir varlık olarak insanın yapısı, metafizik kaderi, başarıları ve fizikötesi varlık alanıyla ilişkisi; vahiy ve peygamberlik; din ile felsefe; ideal toplum ve ideal insan gibi, Farabi’nin felsefi bakışında birbirinin uzantısı niteliğinde olan konuları tasvir ve tahlil ediyor. Ancak eserin Farabi’nin siyaset felsefesine sadece Tanrı-insan ilişkisi bakımından eğildiğini de vurgulamalıyız.

(Farabi’de Tanrı İnsan İlişkisi, Yasar Aydınlı, İz, 2017)